15 Şubat 2009 Pazar

Lilliput Bulusmasi



Nihayet uzun bir zamandan sonra oyun grubu arkadaşlarımızla buluşabildik. Bu sefer değişiklik olması için dışarda buluşmaya karar verince, en sonunda Bebek Lilliput Cafe'de buluştuk. İyi ki de orada buluştuk. Belki de sadece bizim çocukların bulunması (öglden sonra dogumgünü olacağı için), dolayısıyla ortamın sessiz ve sakin olması sebebiyle böyle diyeceğim ama şimdiye kadar gittiğim en keyifli anne-cocuk kafesiydi :) Gerek işleten Müge Hanım ve ismini sormayı atladığım bayan, gerek içerde çocuklarla ilgilenen 2 genç hanım, hepsi son derece güleryüzlü, belli ki yaptıkları işi seven insanlardı ve bu yaptıkları işe yansıyor. Nedense Lilliput için, hep küçük dendiğini duymuştum gitmeden önce, ama diğer anne-cocuk kafelerinden daha küçük değil, hangileriyle kıyaslıyorum (Zuzu Cafe, her ikisi de hem Bagdat Caddesi, hem de digeri) bunlara gore küçük değil. Şimdiye kadar yer açısından en genişi Cıvıl Cafe- Kavacık idi, ama orası da açık havanın son derece rüzgarlı olması ve belki sadece o güne mahsus ama işletmeci hanımın bence çocuklu annelere bir iş yaptığının tam farkına varmamış olmasından dolayı benden tam puan alamamıştı. Ama Lilliput, bu gidişimizde tam puanı aldı benden :)

Neyse bu kadar övgüden sonra :) (ama ne yapayım, cocukla bir yerde rahat olmak o kadar bulunmaz bir nimet ki, bulunca da böyle öve öve bitiremiyorum :)

Buluşmaya ilk biz gittik, yağmur nedeniyle trafik çok kötü ve yol çok uzun olunca Doruk arabada biraz kestirdi. Bizim ardımızdan Devrim ve Rüzgar geldi.


Rüzgar ve Doruk ortama ısınırlarken, biraz sonra da Elif&Naz ve Sinem&Mert geldiler.



Naz ve Rüzgar ortamın en çok keyfini çıkaranlardı, maşallah ikisine de, bir defa dahi annelerini rahatsız etmeden, güzel güzel oradaki ablaların eşliğinde oyunlarını oynadılar. Dolayısıyla Elif ve Devrim en keyifli iki anneydi :)

Top havuzunun da en çok keyfini çıkaran bu ikiliydi, Mert ve Doruk biz odadan çıktığımızda top havuzunda bile durmak istemediler

Doruk ve Mert ise aylarının özelliği mi, yoksa bizim yavruların özelliği mi bilmiyorum, ama sürekli annelerini, yani bizi yanlarında istediler, arada oyuna daldıklarında sıvışıp 2 lokma bir seyler yeme hevesimiz, hep arkadan çığlıklarla gelmeleriyle kursağımızda kaldı. Neyse ki bir süre sonra Sinem'in halası geldi de, o da birazcık kahvaltı yapabildi. Benim ise, yapaca bir şeyim kalmayıp, artık açlıktan gözüm döndüğünde, mecburen DVD playeri çıkartmalarını istedim ve Doruk yanımda birseyler seyrederken ben de kahvaltımı edebildim.

Doruk oyuncak evi de sahiplendi, Mert ve Naz, bizim haydut yüzünden zar zor girebildi, bu fotoda gülümsediğine bakmayın, aynı anda yüzündeki yaşları da görebilirsiniz, ağlayıp diğerleri korkutup evden kaçırdıktan sonra ancak gülümsüyor serseri


Kahvaltımı bitirmek üzereyken baktım ki, saat Doruk'un yemek saati olmuş, hemen bizim beye de köfte ve makarna sipariş ettim. Şimdi yine övmek zorunda kalacağım, ama köfte tam çocuklar içindi, gerek lezzeti ve gerekse porsiyon büyüklüğü açısından, keza aynı şekilde makarna da öyle. Önünüze kocaman bir tabak dolusu makarna değil, bir çocuğun yiyebileceği kadar makarna, köfte ve yanında yogurt geldi. Ve oğlum da geride tek bir şey bırakmadan hepsini yedi :)

Yemekler bittikten sonra tekrar çocukların yanına gidip oynadık biraz daha, ve gördüğünüz gibi, Doruk o kadar çocuk varken yine de oyun arkadaşı olarak beni seçiyor :)

2 yorum:

  1. herşeye ağmen harika bir gündü.en kısa zamanda tekrarlayalım.

    YanıtlaSil
  2. Tekrarlarız tabii ki, bence de herseye ragmen cok keyifliydi, belki Doruk'la Mert'te sizin çocuklardan özenip, düşerler ilerleyen günlerde yakamızdan :)

    YanıtlaSil