26 Şubat 2009 Perşembe

Süt Alerjisi

Doruk maalesef alerjik bir çocuk. Biz bunu ilk defa Doruk 5.5 aylikken fark etmiştik. Ben Doruk 3 ayini doldugunda ise basladigimdan sutumu sagarak evde birakiyordum (Doruk ilk 5.5 ay sadece anne sutu icti). Ama 5.5 aylik oldugunda sutum birden azalmaya baslamisti (hatta hic unutmam bir gun sutumu sagmis, aksam isten cikarken yaklasik 30 basamaktan dusup elimdeki termosu kirmistim de ben can havliyle sutler dagildi mi diye kosup, plasitklerin saglam oldugunu gorunce ziril ziril aglamistim, dokulseydi bu cocuk yarin ne icecek diye, o kadar yani, bir tane dahi yedek cikmazdi benden). 5.5 aylikken bir gun iste sadece 2 ogunluk (Doruk icin 3 ogunluk lazimdi) sut cikince doktorumuza danisip mama almistim. Doktorumuz bize mamayi vermeden once yuzune, yanaklarina sur, yarim saat bekle demisti. Ben ve kocam bunu yaparken 1-2 damla mama da gozune degmis, Doruk'un birden tum yuzu gozu kipkirmizi olup gozu kapanacak derecede sisince panikle Doruk'u alip doktorumuzla telefonda konusup hemen ilacla indirebilmis Doruk'un gozunu. Akabinde yaptigimiz testler neticesinde Doruk'un sut alerjisi cikti. Doruk zaten 5.5 aylik oldugundan careyi ek gidalara 15 gun baslamakta bulmustuk. Neyse ki sebze ve meyvelere (bunda daha az alerjik olanlari secmistik , mesela domates, nar, turuncgiler denenmemisti bile). Kalsiyum ihtiyaci icin de alerjik bunyelere ozel mamalar (Turkiye'de Neocate ve Pregomin) sayesinde karsilamistik. Doruk bu mamalari tek basina almayi reddetmisti, ben de sebze corbasi veya meyve purelerine doktorun soyledigi miktari karistirip veriyordum.

Kendi doktorumuzla beraber Doruk'u ayrica bir de alerji uzmani takip ediyor artik. Her ikisinin de soyledigi her yeni besini mutlaka tek vermek gerektigi, (yani patates ve kabaga alerjisi yok diye sebze corbasi yapip verirken, domatesi deneyecekseniz, corbaya sadece onu ekleyeceksin, 3 gun surecte başka hicbir yeni besin vermeyeceksin) , o 3 gunluk surede, vucutta putur, popoda pişik, ağızda koku veya reflü, kusma gibi birsey var mi sürekli kontrol edeceksin. Alerjik cocuklarda reflü cok sık yasanıyormus, biz o yuzden Doruk'u hep yataginin altina bir tarafina yukseklik koyup yaklasik 30 derece aci ile yatirirdim.

Biz mesela, turuncgillere (mandalina, portakal, limon), baliga 1 yasindan once gecmemistik. Omega acisindan cok zengin diye dusundugumuz kuru yemislere (ceviz, findik) hala baslayamadik, onlar icin haftaya alerji doktorumuzla gorusme sonrasinda tekrar gorusecegiz mesela.

Doruk su anda daha iyi, yogurt ve peynire basladik :) onlar sorun cikarmadi. Kilo almasi normaldi, ama son zamanlarda ona bir sey dokunuyor ve kilo amasi yavaşladı ve ben neden oldugunu bulamıyorum, alerjen bir şeyi kaçırmışım. Mesela Doruk'a kivi (tropik meyveler de riskin yuksek oldugu grup) verdigim bir aksam tum dili kabarmis, 2 saate yakin dilini, bir mendille bize sildirmişti garibim) bize sildirmişti.

Farkına varmadan alerjik besini verdiginizde cocugun mide ve bagirsaginda yaralara sebebp oldugundan vucut ciddi zarar goruyormus ve bunun en uc noktasinda cocuk kilo almayi kesiyor, hatta kilo kaybi bile yasiyor. Doruk neyse ki hala 60-75 persantil arasinda gidip geliyor bu sıkı takipler neticesinde.

Ve besin alerjisi, belli bir sure sonunda vucut tarafindan tolere edilebilyormus. Yani siz cocugun sut alerjisi oldugu icin ona sut vermiyorsunuz, onu hırpalamıyorsunuz, ama bir gün bu alerji geçecek ve o doyasıya süt içecek (hala o günleri bekliyorum).

Neyse çok uzattım, herkese sağlıklı günler diliyorum.

Oğluma doğum günü hediyem


Doruk'a benim hediyemi göstermeyi unutmuşum. Bu hediyeyi sevgili Bengi bizim için hazırladı, kendisi bir sürü dergide (bizim takip ettiğimiz Meraklı Minik), ve başka yerlerde illüstrasyonlar yapıyor ve free lance çalışıyormuş :) Bunu öğrenir öğrenmez öyle rahatlamıştım ki.
Gerçi şimdi benim odamda asılı, Doruk odasında yenilk yapılmasına ısrarla karşı çıktı, bunu duvarına astırmadı, ama kısa bir surede sorunun kendiliginden ortadan kalkacagına eminim :)

Evde Kitap Birikiyor

Blog dünyasını keşfettiğimden beri...
Akşam Doruk uyuyup ben mutfağı topladıktan sonra, hop laptop kucakta
Kim ne yapmış, yeni ne var onu araştırmaktan
Doruk neler yapmış, anne neler yapmış yazmaktan
Evde okunması gereken bir sürü kitap birikti :(
Daha blog yazmaya başlayalı çok kısa süre oldu, bu kadarcık sürede bu kadar kitap nasıl birikti anlamadım.
Daha şimdiden 4 kitap oldu :(
Galiba, çocukların TV saat sınırlaması gibi kendime de bloglarda gezinme süresine sınırlama koyma zamanım gelmiş?!?!
Offf offf

Benziyorlar mı :)


Dun aksam her ikisi de bebeklerine bayildi, elinize saglik Dilek Hanım :)

Nasıl benziyorlar ama di mi :)

25 Şubat 2009 Çarşamba

Donk

Dun aksam İremcimin dogum gününden çıktım, Süha, kızkardeşimi bıraktığından E-5'i tercih etti, ben de TEM'den basar giderim diye düşünürken, tam gişelere 1-2 km kalmış, trafik yavaşladı, belli önde kaza var, aklımdan da 'iyi ki Süha E-5'i tercih etmiş' diye düşünürken, dikiz aynasından hızla yaklaşan arabayı görüp 'Eyvah' diye geçirdiğimi hatırlıyorum aklımdan ve şiddetli bir Donk sesi. Benim arabaya arkadan gelen Renault Kango girdi. Ben de çok hasar yok, arkadaki arabanın önü dağıldı. Neyse ki iki tarafta iki saat polisle uğraşmamaya hevesli, bende kaza tutanağı mevcut ve doldurduk beraberce, yolumuza devame ettik.

Ancak bir konuda yüce Türk Polisine teşekkür etmeden geçmek istemiyorum. Orada ben tek başına bir kadın, arka arabada 5-6 genç delikanlı, tabii kazayı görüp duran yardımsever Türk insanları ve polis gelip bir baktı, ne tek kelime, ne 'Hanımefendi yardıma ihtiyacınız var mi', hiç bir şey sormadan ve söylemeden öndeki kazaya dönmek için çekip gitti?!?! Benim arabada çocuk koltuğu ve bir sürü uyarı işareti var, en azından içinde çocuk var mı diye bile bakmaya gerek görmeyen bir polis. Öndeki kazada yaralı veya ciddi bir şey var diye düşünebilirsiniz, ama yok, polis arkadaş yağmurlu havada uğraşmak istemedi diye düşündüğümden kendisine teşekkür etmezsem içim rahat etmezdi !??!

Herhalde gecenin bu saatinde tek başına araba kullanmayı göze almışsa, kendi önlemini de almıştır diye düşündü Polis Bey!

Şimdi bana laf eden çıkabilir, kimse etmesin... Ben şimdiye kadar 34 senelik hayatımda polislerden hiç bir defa doğru düzgün bir muamele görmedim, ne başıma gelen kazalarda, ne başıma gelen hırsızlıklarda. İçlerinde çürük elmalar vardır, ama çoğu görevini ne zorluklarla yapıyordur diyenler de çıkabilir, ama bana bu 34 senede o iyilerinden hiçbiri henüz raslamadı.

Bugün Evlilik Yıldönümümüz


Bugün sevgili kocam Süha ile 4. evlilik yıldönümümüz. Akşam program yapsak mı, yapmasak mıya hala karar veremedik. Malum dün gece İrem'in doğumgünü nedeniyle Doruk Bey annemlerde kaldı, bir gece daha orada kalmasına son dakikaya kadar içimiz razı gelecek mi bilmiyorum. Ama yine her evlilik yıldönümüzde olduğu gibi, o nikah anını hatırlayıp gülerim.

Biz nikah ve düğünü ayrı yapmak zorunda kalmıştık, davetli sayısını 200'ün üstüne çıkarmaya o zamanki bütçemiz elvermediğinden. Gündüz Şişli Evlendirme'de nikah, akşam Polat Renaissance'de düğün. Sabah erkenden, İrem, Derya, halam ve ben kuaföe gitmiştik, güzel güzel keyifli bir hazırlanma süreci. Ben o gün kendimi dünyanın en güzel gelini olarak hissetmiştim (tüm evlenecek arkadaşlara tavsiyem, eğer bütçeniz elveriyorsa mutlaka düğün yapın, insanın hayatında kendini en güzel hissetiği tek gün sanırım, ve bunu mümkün olduğunca uzun tutmak adına, gerçekten o gün bana göre benden daha güzel bir gelin dünyaya gelmemişti :) ). Arkasından eve geldik, Süha ve ailesi gelip aldılar beni, büyük bir konvoyla nikah dairesine gitmiştik. Bana o an sorsanız ben hiç heyecanlı değildim. Ama ne zaman ki herşey bitti, ben CD'den o günü seyrettim, meğer ben nikah süresince hiç nefes almamışım :) Dünya rekoru kırmışım, yarım saat nefesimi tutarak ama etrafta Guiness'ten kimse olmayınca kayıtlara geçmemiş sadece :) Daha sonra seyrettiğimde gülmekten ölmüştüm o anki heyecanıma.

Gece nispeten daha iyiydi, nefes almaya başlamışım :) Yukardaki odada tüm konuklar kokteyl meydanında toplanıp salona alınana kadar beklerken bütün arkadaşlarımızla gülüp eğlenmiştik. Tek pişmanlığım, gelinliğimi nispeten daha uygun fiyata yaptırmış olmak, şimdiki aklım olsa Vera Wang falan yaptırırım o derece yani. Arkadaşlar bırakın eviniz eksik olsun, balayına gitmeyin, ama düğününüzü mükemmel yapmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayın, gerçekten hayatta kendinizi o kadar güzel hissedeceğiniz başka hiçbir gün yok.

Neyse bu kadar geyikten sonra, sevgili kocacım, nice mutlu senelere, seni çok seviyorum.

Yine, yeni, yeniden


Birkaç haftadır Lost fırtınası sardı beni, sukurler olsun ki bu sene Digiturk'e muhtac olmadan netten indirme seklinde erken erken seyredebiliyorum.
Hatta bir suru seyi, aradan gecen 4 senede unuttugumdan bir yandan da eski bolumleri seyrediyoruz karı-koca. Hal boyle olunca evde okunmayı bekleyen kitap sayısı ciddi bir şekilde artıyor, ve ben işe şiş gözlerle geliyorum. Hayır ben bu diziye 4 sene once basladıgımda 5 sezonda bitiyor sanıyordum, ama megerse 6 sezonmus, yani sonunu gormek icin 1 sene daha bekleyecegim. Ve seneye yine tum eskileri unutacagım.
Ama bakın sayın Lost yazarları sizi uyarıyorum, sonunu gercekten cok zekice baglamanız gerek, oyle abuk bir son beni cok uzer, iki elim yakanızda olur, benim yıllarımı yediğiniz için, haberiniz ola, uyarmadı demeyin sonra...

24 Şubat 2009 Salı

Mutlu Yıllar İremcim


Bugun üniversite yıllarından beri en yakın iki arkadaşımdan İrem'cimin doğumgünü. İTÜ'nün bol sigara dumanlı, bol King masalı, birbirinden not fotokopisi çekmek için arkadaşlıkların daha da ilerletildiği sabah lokalde buluşup akşam lokalden eve dönmenin gayet doğal sayıldığı ilk yılların artından 1-3 barajına takılmamak için mecbur yaz okuluna gelmişim. Ama ben maalesef derslere hiç girmediğimden, lisenin çok sağlam olmasından dolayı hep dersleri 50 ile aşmanın rahatlığındayken, her ne hikmetse sınıfta bırakma sayısının çok olmasını iyi öğretmen olmakla özdeşleştiren bir öğretmen sebebiyle Mat 3 yaz okulu sebebiyle o sıcaklarda okula gelmişken farkına varıp arkadaş olduğum iki can arkadaşımdan birisi :) Bende araba var, onlarda yok, onlarda not var, bende yok :) Tamamen çıkar arkadaşlığı, ben bunları Bebek'te dondurma yemeye davet ettim, onlar bana notlarını verdiler, ben dersimi geçtim ve umarım hiçbir zaman hayatımdan çıkmayacak bu iki arkadaşa sahip oldum :) Doğumgünü konusunda benden bile hassas olan (şubat ayında onun doğumgününden başka hiçbir önemli olay yaşanmasına izin vermeyen İrem'e inat Doruk'u 21 şubatta, düğünümü de 26 şubatta yaptım, ohhhh olsun, ama o yüzden 4 senedir evlilik yıldönümümü kutlayamıyorum o da ayrı, iki gece kutlamayı bünyem kaldırmıyor) arkadaşım için doğum günü hediyesi ararken işte bu bloga rasladım :) Kendisi İzmir'de dunya tatlisi, Dilek Hanım, gonderdigim fotolardan hem İrem hem de Derya icin cok guzel iki bebek yaptı (Derya'nın bebeği, onun dogum gününde yayınlanacak). O kadar ince ayrıntılara dikkat eden biri ki, İrem'in elindeki ve omzundaki dovmeleri dahi yapıp, elbisesi gonderdigim fotodaki ile aynı desende olmamış diye benden arayıp onay dahi istedi :) Ben her iki bebeğe de bayıldım, aksam hediyeyi verdiğimde İrem'in de bayılacagına eminim....

Özledim

İlkay'ın blogunda okuyunca fark ettim hamilelikte Doruk'un attığı tekmeleri ne kadar çok özlediğimi.
Nasıl bir heyecandı o :) Bir yandan tekmeleri yiyince canın acır, bazen nefes bile alamazsın, diger yandan ise bir sure tekme atmamıssa paniğe kapılır, surekli pzoisyon değiştirir, tatlı, enerji verici bir seyler yersin ki tekrar harekete geçsin.

Sonra bazen ayagını dayar gobeginden dısarı cıkar, resmen ayagının seklini gorursun :)İttirirsin ayagını diger tarafa, onunla oyunlara daha anne karnındayken baslarsın aslında :)

Hele o hareketleri tepkileri ilk hissettigin gun, gaz mı, yoksa bebegin hareketi mi emin bile olamamıstım. İnsanın icinde kelebekler dans ediyormus gibiydi.

Gercekten cok ozlemişim, Doruk henüz 2 yaşında, ama o kadar hızlı büyüyormuş ki cocuklar ve ben onunla ilgili küçükken yaşadığım bir sürü seyi daha bu yaştan özlemeye başladım :)

Büyüdü de akıl öğretiyor

Doruk 2 yaşında oldu eeee büyüdü ve bize akıl öğretmeye başladı bile :)
Şekere alıştırdım ben onu hep bu doktorlar yüzünden aslında başladı, doktor kontrollerinde hemen tutusturuyorlar cocugun eline bir tane ne olur ne olmaz diye, ben eline atlayıp almaya calısınca da kıyamet kopuyor tabi. Şimdiye kadar hic dısını cıkaramamıstı, ama son bir kac haftadır arkadaslarının annelerinden ogrendi onun ne oldugunu. Neyse ben de birkac sabah aglayınca 'Aksam seker getirecegim' deme gafletinde bulunup alıskanlıgını yarattım :( Başkalarına suçu atmayayım açıkcası.

Neyse bu sabah ben çıkarken hala uyanmamıştı. Daha sonra uyanmışlar, babasıyla kahvaltı ederken Emine yenge de dolabı acınca orada benim daha onceden alıp zulaladıgım sekeri gormus. Tabii hemen atlamıs ustune, babasına acması icin vermis paketi;

Doruk: Baba hadi ac, bi tane seker
Baba: Ihhh hhhhhhhhhhhhı ıhhhhh (zorlanma sesi, bir seyi acmamak istedigimizde kullanıyoruz bunu) Olmuyor Doruk acılmıyor
Doruk: Baba makasla ac

Bunun üstüne Süha paşa paşa kalkıp açmış ve içinden bir tane vermiş hürmetten. Artık bahanelerimizi çürütmeye başladı bile bu yavru :)

Bu da burda kalmış...


Amanın yüklenmemiş bir foto kalmış cumartesi gününden galiba, oglum hediyelerinin bir kısmıyla :)

23 Şubat 2009 Pazartesi

Dogum gunumuz- 2


Pazar gunu de dogumgünü Part2 yapıldı. O gün ailemiz davetliydi, galiba 30 kişinin üstünde katılımcımız vardı :)
Oglumun, ananesi, babanesi, dedeler, hala, enişte, teyzeler, Süha'nın teyzesiyle eniştesi, benim kuzenler, benim arkadaşlarım Derya ve İrem derken bir baktım ki sayı 30'u geçmiş, napalım kalabalık bir aileyiz :)


Oglum babanesi, dedesi, babası ve İdil ablasıyla cok mutluydu, ozellikle İdil ablasına bayılıyor, asagıda goreceginiz sekilde surekli kucak kucagaydılar :) İdil ablası hediyesi yetmemis gibi bir dunya da kendi küçük oyuncaklarından getirdi. Zaten İdil'in eşyaları bizi çokca maliyetten kurtarıyor bu zamana kadar, ilk pusetimiz, araba koltuklarımızi mama sandalyemiz ve bir dunya oyuncak geldi bugüne kadar :)


Babanesi ve halası oglumla bir duzgun foto cektiremedi, bizimki surekli 'Cocuk Firar' da modundaydı. Bir an evvel kucaktan kacıp İdil ve benim kuzenlerimin cocuklarıyla oynamaya gitmek istiyordu, ozellikle Bora Abi'sine bayıldı, erkek cocuklarına hasta oluyor :)


Arada İdil ablasıyla oyuncak paylasamama durumları da yasanmadı degil, sekil 1A'da gorulecegi uzere, balon mesela :)


Yine hep beraber pastamızı ufledik, Doruk pastanın ustundeki sekerlere gomulmek istediginden sabit tutmak cok kolay olmuyordu gerçi :)



O telaştan aile fotosu çektirmeyi unutmuşuz, ama kızkardeşimi de bana benzetirler, siz de onu ben varsayıp idare edebilirsiniz :)

Zaten bazen teyzesini benden daha çok sevdigini dusunmuyor da değilim :)


Benimle olan fotoda yine kacmaya calısıyor ki bir an evvel oyuna devam etsin :)


Ufak bir kaza da yasadık, bakmayın boyle yaygarayı bastıgına, gercekten cok ufaktı...

Her iki dogumgünümüzde çok güzel geçti işin özeti, o kadar çok konuk ağırlamış olmamıza rağmen hemen hemen hiçbir aksilik olmadı, en büyük aksilik, uçan balon siparişlerimizin beklentimizi karşılamamış olmasıydı :( Uçan balonlarımız pazar günü sabahı uçmayan balon moduna geçmişti. Pazar günü defalarca arayıp ulaşamadım, dün de yogunluktan atladım, bugün aradığımda verdikleri cevaba göre size iyi veya kötü reklamlarını mutlaka yapacağım ?!?!?

Doruk çok mutluydu, normalde kalabalık sevmeyen bir çocuk olmasına rağmen tam doğumgünü çocuğu modundaydı :) Dedigim gibi, her gelenin üstüne atladi, 'Ne getirdin, hadi acalim' seklinde. Oyuncaklara bayıldı, kıyafetleri 'Doruk'un degil, Doruk giymeyecek' diye bana pas etti. Dogum günü pastasının tadına dahi bakmadı, biraz uyku sorunu yaşadık, herhalde ortalık o kadar süslü olunca uyuyup bir seyler kacırma korkusundan dolayı, ama az uyumasına ragmen hic sorun cıkarmadı. Sadece 2 gun boyunca nerdeyse hc yemek yemedi, klasik anneye eziyet modu devamdı yani o konuda.

Neyse oyle böyle bitti, Doruk artık 2 yaşında, ısrarla yaşını sorunca 3 demesine rağmen :)

Mutlu yıllar oğlum.....

Doruk 24 aylık

Doruk 24 aylık

Dogum günümüzden


Bildiginiz gibi, bu sene iki dogumgunu yaptık, ozellikle kucuk cocuklar kalabalıktan pek hoslanmadıklarından, ve konunun uzmanları hep cocuğun yaşı +1 davetli dediginden bunu yaptım, tabii ben ikisinde de maalesef sayıyı oldukca abarttım, ama Doruk her ikisinde de son derece keyfiliydi ve dogum gunu cocugu oldugunun farkındaydı bence :) Ozellikle hediyeler geldikce, hele hele pazar gunu paketlerin ustune bir atlayısı var 'Ne geldi, icinde ne var' diye, valla utandım :)
Evimizi cuma gecesinden suslemistim, pastayı Rapunsel'in blogundan gordum, ancak bizim taraf cok uzak oldugundan ondan sipariş vermek mümkün olmayınca ben de ailemizin pastacısına yaptırdım, neyse ki Doruk bayıldı :)

İlk katılımcımız Sema ve Oguzhan'dı, hemen arkalarından Tuba ve Anıl geldi. Doruk evde bir seyler olacagını anladıgından kesinlikle öglen uykusuna yatmak istemedi, ben de careyi onu alıp, babayla beraber araba yolculugunda uyutmakta buldum. Daha sonra babası 1.5 saat boyunca arabada onun uyanmasını bekledi, konuklar gelip, bizim yavru hala uyanmayınca da uyandırdık beyfendiyi. Ama kesinlikle dogum gunu kıyafetini giydiremedim, ben de rahat etsin diye, esofmanlarıyla bıraktım :)

Partimizin teması Bugs Bunny karakterleriydi, cocukların masası icin, Tweetty sectim, ama pek masada takılmadılar, ama yine de begendiler.


Onlar icin yapmayı planladıklarımın cogunu yaptırmadılar, cogunluk erkek olunca, arabalar ve ozellikle bu yukardaki otopark en cok ilgiyi ceken oyuncak oldu :)


Geceden bir duvarı tamamen kagıtlarla kaplamıstım, duvarlara zarar gelmesin diye once pastelleri verdim, ama pasteller cocuklara zararlı olmayanlardan secilince rahat boyayamayınca tekstil boyalarıyla calıstılar, duvar biraz gitti, ama cocukların keyfini tahmin edemezsiniz :) Zaten evi bu baharda boyatmayı planlıyordum :)


Hazır koridordayken yine aynı mekanda sekilleri toplamaca oynatayım dedim, ama bu oyun boyama kadar ilgi cekmedi, Batu, Azra ve oguzhan haricindekiler, kaydırak ve oyuncaklarla oynamayı tercih ettiler :)


Sekil eslestirmeceyi takiben yine cocukların favorisi, pastadaki mumları üflemece oynadık, tabii mumlar birkac defa ustuste yakıldı :)


Ardından biraz kopuk balon yapayım dedim, ama kopuk tabancamız bozulmustu, daha onceden de su akıtıyordu, herhalde devreler gitti, oyle olunca ben Gymbo'dan aldıklarımla yapayım dedim, cok basarılı olamasam da bizimkiler yine eglendi neyse ki :)


Soyledigim gibi, sımarık oglum dogum gunu hediyelerinin ustune atladı. Tekrar hepinize cok tesekkur ederim, tum hediyeler icin, o gun Banu ve Batu'dan cok guzel gitarlı bir kitap (Banucum, sizden sonra arkasını actık, piller yerinden oynamıs, gayet guzel calısıyor ;)), Sema ve Oguzhan'dan bir Tshirt (renkleri super, sagol Semacım), Tuba ve Anıl'dan bir gomlek ve kot pantolon (Tubacım, pazar gunu sizinkileri giydirdim ogluma, tekrar tesekkurler ), Gul, Ayse ve Tolga'dan cok guzel kırmızı bir kapsonlu hırka (rengine bayıldım, Doruk'a da nasıl yakısacak tahmin ediyorum) ve Ozlem'den iki oyuncak, (valla arabaları Doruk elinden bırakmıyor, cıldırıyor onun icin, ama blokları simdilik benimle inatlasmak icin kullanıyor :), umarım en kısa surede amacına uygun kullanabiliriz :) ).


Daha sonra Özlem'in getirdigi CD esliginde biraz dans ettik, cocuklar için hazırladıgım ponponlar cocuklardan cok benim ve kardeslerimin hosuna gitti o ayrı :)


Bir ara Tuba ve Anıl Latin muziklerini daha cok seviyor diye, Digiturk'ten actık, ama Ozlem'in CD'si cocukların daha cok ilgisini cekti :)


O telaşla tiyatro sahnesini unutmustum ama neyseki sonlarda Batu getirdi, birazcık hayvanlar aleminden oyun oynadıktan sonra Batu ve Anıl kendileri oynamaya karar verdi.

Pazar gunku dogumgunumuzden fotoları da bu aksam yüklerim artık :)

22 Şubat 2009 Pazar

Herkese çok teşekkürler :)



Cumartesi ve pazar günü iki ayrı doğumgünümüzü de tamamladık :) Tüm o yolu gelip bizi yalnız bırakmayan, oğluma bir sürü hediye getiren tüm arkadaşlarımıza ve ailemize teşekkür ederim :)



Fotoları yarın mail boxlarınızda bulacaksınız, beni bu aksam mazur gorun lutfen :)

20 Şubat 2009 Cuma

Mutlu Yıllar Canımın İçi


Ne diyebilirim ki :)
Sen doğduktan sonra dünya başka
Güneş başka, gök başka
İnsanlar başka, hayat başka

Hep mutlu ol, mutlu et
Sağlıklı ol,
İç huzurunu hiçbir zaman kaybetme, başkalarınınkini bozmaya neden olma
Hem kendine, hem hak edenlere iyi davran
Eğlenceli ol, eğlenen ol
Kıymet bilen ol
Çalışkan ol
Tatlı dilli ol
Güleryüzlü ol
....

19 Şubat 2009 Perşembe

Sabah erken başladı... Ama gün bitmez daha :)


Bu sabah bizim efendi, uzun aradan sonra ilk defa sabah 5:30'da uyandı, daha uyanır uyanmaz damarı yine üstündeydi. (Arnavut köklerini unutmak bu kadar mı zor gerçekten, bu kan dedikleri bu kadar etkili mi)
Neyse 06:30'a kadar yeniden uyuma denemeleri sonuc vermeyince kalktik mecburen.
Kahvaltı için özellikle 07:30'a kadar bekledim, ama o da yememe konusunda kararlıydı, ben de bıraktım, ben işe gittikten sonra Emine Yenge'den gayet iyi yemiş ?!?!?
Birkaç gündür Doruk'la aramız böyle nane molla olunca akşam dışarda yemek yiyelim o da biraz rahatlasın diye, iş çıkışı sahibi aldım ve biraz oyuncakcı gezdikten sonra yemek yemeye gittik.
Dönüşte yine ufak çaplı eve girmeyeceğim krizi, arkasından uyumayacağım krizi. Son 3-5 gündür uyku öncesinde diş fırçalaması seremonisi olduğunu bildiğinden dişlerini bile fırçalamıyor.
Neyse ki uyudu
Oysa ben daha ayıp belki söylemesi ama yılbaşı çamımızı bile sökmemiştim, şimdi onu sökeceğim, sonra da yavaştan hazırlıklara başlayacağım doğum günümüz için.
Bugün Kucukada'nin sitesinden bir oyun onerisi soyledi arkadaslar, bakalim hafta sou onu yapacagım becerebilirsem :)

17 Şubat 2009 Salı


Son günlerde sürekli işlerin yoğunluğuydu, yok oydu, yok buydu derken uzun zamandır şükretmey, unuttuğumu fark ettim.

Oysaki, bu kadar sevimli, cin gibi, pırıl pırıl bir çocuğum olduğu için
O sağlıklı olduğu için
Gözümün içine bakan, bir dediğimi iki etmeyen bir kocam olduğu için
Böylesi bir krizde yine de iyi kazandıran bir işim olduğu için
Her seslendiğimde Hızır gibi yetişen iki kız kardeşim olduğu için
Yetiş Anne dediğimde yanımda biten anne olduğu için
Hep başımızda olan babam için
Tüm sevdiklerim ve ben sağlıklı olduğumuz için
En büyük derdim sadece çok çalışmak ve işteki stres olduğu için
Çok teşekkür ediyorum

En kötü günümüz böyle olsun :)

16 Şubat 2009 Pazartesi

Doruk Abi


Adın ne diye soruyoruz;
-Doruk Abi
Allahım sen ne zaman doğdun, ne zaman büyüdün de abi oldun :)
Hangi ara bu kadar güzel konuşmaya başladın.
Popoyu kıvıra kıvıra emeklerken hangi ara, benimle koşu yarışlarına başladın.
Saçını kestirdiğimde bir tutam sakladım, ilerde anı olsun diye.
İlk patiğin, ilk kıyafetin, künyen, daha bir sürü ıvır zıvır var, seninle ilgili sakladığım. Ama sen büyüdükçe ben korkmaya başlıyorum, deli oldum galiba, daha şimdiden 'Benim kuzu büyüyecek, kocaman olacak, evden uçup gidecek' paniğinin şimdiden başlaması çok tuhaf biliyorum ama bu 2 sene o kadar çabuk geçti ki, bundan sonraki senelerde böyle çabuk geçecek biliyorum. Bir sabah bir kalkacağım karşımda kocaman bir adam olmuş göreceğim seni....

Dogum gunune 5 kaldı


Cumartesi oglum 2 yaşını dolduruyor, 2 sene önce bu zamanlarda işte bu kocaman göbekle dolanıp, heyecanla oğlumun gelmesini bekliyordum, ne çabuk geçti 2 sene...

15 Şubat 2009 Pazar

Lilliput Bulusmasi



Nihayet uzun bir zamandan sonra oyun grubu arkadaşlarımızla buluşabildik. Bu sefer değişiklik olması için dışarda buluşmaya karar verince, en sonunda Bebek Lilliput Cafe'de buluştuk. İyi ki de orada buluştuk. Belki de sadece bizim çocukların bulunması (öglden sonra dogumgünü olacağı için), dolayısıyla ortamın sessiz ve sakin olması sebebiyle böyle diyeceğim ama şimdiye kadar gittiğim en keyifli anne-cocuk kafesiydi :) Gerek işleten Müge Hanım ve ismini sormayı atladığım bayan, gerek içerde çocuklarla ilgilenen 2 genç hanım, hepsi son derece güleryüzlü, belli ki yaptıkları işi seven insanlardı ve bu yaptıkları işe yansıyor. Nedense Lilliput için, hep küçük dendiğini duymuştum gitmeden önce, ama diğer anne-cocuk kafelerinden daha küçük değil, hangileriyle kıyaslıyorum (Zuzu Cafe, her ikisi de hem Bagdat Caddesi, hem de digeri) bunlara gore küçük değil. Şimdiye kadar yer açısından en genişi Cıvıl Cafe- Kavacık idi, ama orası da açık havanın son derece rüzgarlı olması ve belki sadece o güne mahsus ama işletmeci hanımın bence çocuklu annelere bir iş yaptığının tam farkına varmamış olmasından dolayı benden tam puan alamamıştı. Ama Lilliput, bu gidişimizde tam puanı aldı benden :)

Neyse bu kadar övgüden sonra :) (ama ne yapayım, cocukla bir yerde rahat olmak o kadar bulunmaz bir nimet ki, bulunca da böyle öve öve bitiremiyorum :)

Buluşmaya ilk biz gittik, yağmur nedeniyle trafik çok kötü ve yol çok uzun olunca Doruk arabada biraz kestirdi. Bizim ardımızdan Devrim ve Rüzgar geldi.


Rüzgar ve Doruk ortama ısınırlarken, biraz sonra da Elif&Naz ve Sinem&Mert geldiler.



Naz ve Rüzgar ortamın en çok keyfini çıkaranlardı, maşallah ikisine de, bir defa dahi annelerini rahatsız etmeden, güzel güzel oradaki ablaların eşliğinde oyunlarını oynadılar. Dolayısıyla Elif ve Devrim en keyifli iki anneydi :)

Top havuzunun da en çok keyfini çıkaran bu ikiliydi, Mert ve Doruk biz odadan çıktığımızda top havuzunda bile durmak istemediler

Doruk ve Mert ise aylarının özelliği mi, yoksa bizim yavruların özelliği mi bilmiyorum, ama sürekli annelerini, yani bizi yanlarında istediler, arada oyuna daldıklarında sıvışıp 2 lokma bir seyler yeme hevesimiz, hep arkadan çığlıklarla gelmeleriyle kursağımızda kaldı. Neyse ki bir süre sonra Sinem'in halası geldi de, o da birazcık kahvaltı yapabildi. Benim ise, yapaca bir şeyim kalmayıp, artık açlıktan gözüm döndüğünde, mecburen DVD playeri çıkartmalarını istedim ve Doruk yanımda birseyler seyrederken ben de kahvaltımı edebildim.

Doruk oyuncak evi de sahiplendi, Mert ve Naz, bizim haydut yüzünden zar zor girebildi, bu fotoda gülümsediğine bakmayın, aynı anda yüzündeki yaşları da görebilirsiniz, ağlayıp diğerleri korkutup evden kaçırdıktan sonra ancak gülümsüyor serseri


Kahvaltımı bitirmek üzereyken baktım ki, saat Doruk'un yemek saati olmuş, hemen bizim beye de köfte ve makarna sipariş ettim. Şimdi yine övmek zorunda kalacağım, ama köfte tam çocuklar içindi, gerek lezzeti ve gerekse porsiyon büyüklüğü açısından, keza aynı şekilde makarna da öyle. Önünüze kocaman bir tabak dolusu makarna değil, bir çocuğun yiyebileceği kadar makarna, köfte ve yanında yogurt geldi. Ve oğlum da geride tek bir şey bırakmadan hepsini yedi :)

Yemekler bittikten sonra tekrar çocukların yanına gidip oynadık biraz daha, ve gördüğünüz gibi, Doruk o kadar çocuk varken yine de oyun arkadaşı olarak beni seçiyor :)

13 Şubat 2009 Cuma

Bu arada....

Herkese sevdikleriyle çok keyifli bir Sevgililer Günü diliyorum

Bugün kendimleydim. Sabahtan uyanınca Doruk ve Süha'yla beraber kahvaltı ettik, beraber biraz iyimser oldu, Süha ve ben ettim, Doruk ise sadece zeytin yedi. Birkac gundur surekli benimle inatlasiyor, bu sabah kahvaltıda da inadından yemedi, anlamadım, bu çalışan anneye çocukların yaptığı klasik numaralardan mı ?!?!
Neyse bugün işe geç gelemeceğim için Emine Yenge'ye biraz daha geç gelmesini söylemiştim, ben Doruk'u hazırladım, bugün dışarda koşturmacam olacağından Doruk'u babasıyla Yeşilköy'e anneme gönderdim. Annemlerin alt komşusunun ikizlerinin 3. yaş doğumgününe davetliydi. Ayrıca bugünkü koşusturmam icinde onunla yetişemecektim.
Onlar çıktıktan sonra, önce güzelce duşumu aldım, ve direk kuafore gittim :) Ardından, Serap'ın verdigi Maria Montessori'nin pembe kitabının :) fotokopisini çektirmek için ozalitciye ugradım. Ardından uzun zamandır PC'de tuttugum fotolarin tab edilmesi işini hallettim ve onlar tab edilirken beklerken girdiğim D&R'da bu ayın Meraklı Minik'ini buldum neyse ki :)
Daha sonra atladım arabaya EuroFlora'ya gittim, malum haftaya cumartesi büyük gün, Doruk'un 2.yaş doğumgünü için, evde süsleme ve parti malzemeleri aldım. Ama gerçekten de Özlem'in dediği kadar varmış, partiyi dışarda yapmak galiba daha uygun fiyatlı oluyor :) Euroflora'dan çıkınca, uzun zamandır yapmadığım birşey yaptım, Kanyon'a gittim, önce Remzi'ye uğrayıp kendime bir dergi aldım ve ardından Kitchenette' oturup kendi kendime dergimi okuyup yemek yedim. Yalnız başıma birşeyler yapmayalı o kadar uzun zaman olmuş ve ben bunu yapmayı o kadar çok özlemişim ki...
Eskiden kendi kendime sinemaya gider, Beyoğlu'nda, Bebek'te, İstinye'de, Ortaköy'de dolaşırdım, ama gerçekten kendi kendime, yanımda kimse olmadan, İstanbul'u seyrederek, bir yerlere yetişmeye çalışmayarak, bunu çok özlemişim...
Neyse oradan çıkınca da bu sefer annemlere doğru yola çıktım ve Yeşilyurt'ta parti organizasyon firmasına gidip uçan balon siparişimi de verdikten sonra, annemin komşusunun doğumgünü partisine katıldım. Doruk haricinde 3 tane daha ikiz vardı ve hatta biz çıkarken 4. ikiz de kapıdan girdi :) İkiz çocuk kardeşi olsun olmasın diye düşünme derdini ve sıkıntısını ortadan kaldırıyor, ama iki çocuk birden yetiştirmek gerçekten dünyanın en azon işlerinden, Allah tüm çoğul çocuk annelerinin yardımcısı olsun :)

Ardından annemlerde akşam yemeği yedik, hadi kalkalım diye kendi kendimize konusuyorduk ki, Doruk önce babasına gidip 'Hadi git', sonra da bana gelip 'hadi git' dedi. Ve kesinlikle bizimle gelmek istemedi... Biz de karı koca arkamıza baka baka evimize geldik. Beyfendi gelmedi, bir de üstüne üstlük kovdu bizi. Neyse yarın sabah gidip erkenden onu alıp arkadaşlarımızla kahvaltıya ditmek için daha da erken klkmam gerekecek anlayacağınız...

12 Şubat 2009 Perşembe


Yarın izin kullanıyorum, yapmam gereken iş sayısı 100'ün üzerinde olduğundan. Birkaç haftadır haftasonu da gelince hiçbir şeye fırsat bulamadım. Yarın annemlerin alt komşusunun ikizlerinin 3. yaş doğumgünü var, Doruk'da davetli, sabahtan Süha oraya bırakacak, ben de işlerimi halledip gidip alacağım.

Bu çiçek de bizi ziyarete gelen ve gelecek tüm arkadaslarımıza :)

Bizdeki Eski Bulusmadan Kalan Fotolar



Bunlar da bizim evdeki bulusmadan fotolarin devamı, bunları da Banu çekmişti :)


Her seferinde elimizdeki makineye atladıgından onun fotolarını çekmek mümkün olmayınca biz de evdeki diger makineyi beyfendiye tahsis ettik :)


Cok terleyince ustunu cıkarmıştık, bundan sonra kıyafetlerimizin biçimsizliğini mazur görün artık :)





Son zamanlarda buradaki kaydırakla pek oynamıyordu, ben de oyun odasında daha rahat etsin diye kaldırdım, artık kaydırağımız yok


Ve arkadaşları gitmesin diye arkalarından böyle bağırmıştı :)