30 Nisan 2009 Perşembe

Yarın yagmur yagmasın


Yarın hava güneşli olsun, yağmur yağmasın, lütfennnnnnnnnnnnnnnnnn

Apır sapır bir yazı


Dün masama baktım, masamda Doruk'un fotoları, bilgisayarımda Doruk'un fotoları...
Blogumuza baktım, Doruk onu yaptı, Doruk bunu yaptı...
Gece evde dolandım, herkes yattıktan sonra, her taraf Doruk'un eşyalarıyla dolu...
Gece düşündüm, Doruk'tan sonraki hayatımı, her anım, onunla yapılacaklarla proglanmış...
İnsan bazen kendini, hayatı sorguluyor, genelde depresifken, yok hayır yanlış anlaşılmasın, kesinlikle depresif zamanlarımdan biri değil.
Sadece tüm hayatım Doruk olmuş, bunun sebebi onun henüz çok küçük olması mı
Yoksa onun dışına çıktığımda her tarafta dünyadaki kötülüğü görmem mi...
TV'yi açsam, şehit haberleri, kafası kesilip çöpe atılan gencecik insanlar, evi yıkılmasın diye bebeğinin boğazına bıçak dayayan, adına baba diyen yaratıklar...
Gazete okusam, bundan daha da beterleri...
Doruk olduktan beri, onunla ilgilenmek adına, ne TV, ne gazete var hayatımda...

Peki Doruk büyüyünce ne olacak, okula başlayıp, arkadaşlar oldukça, benden uzaklaşıp, kendi hayatına doğru yol aldığında, benim hayatımda her an ilgileneceğim oğlum olmadığında ne olacak peki...

Abuk sabuk bir yazı oluyor, biliyorum, bu blogta işi de yok diyeceğim ama blogun adı Doruk ve Neslihan oldugundan yazmadan da duramıyorum. Ben de varım bu blogta. Doruk'tan sonra en yakın iki kız arkadaşımla da ancak doğum günlerinde görüşünce içini dökemiyor insan, bir sürü kız kıza muhabbette rahatlar insan, artık benim böyle bir vaktim olmuyor.

Gezesim var sonra bir sürü, en az 2-3 hafta yurtdışına çıkmak istiyorum, sabahtan akşama kadar sokakları gezmek istiyorum. Az önce depresyonda değilim diyordum, ama acaba depresyondayım da farkında mı değilim.

Sonra dün patronumdan çok güzel bir saat geldi, buradaki 5. yılım sebebiyle, onun da fotosunu çekemedim. Ben fotografcılık eğitimi almak istiyorum, Süha'ya dogru duzgun bir makine almasını soylemistim, kolay olsun diye otomatik makine almış, istediğim gibi olmuyor fotolar, ona sinirleniyorum sonra.

Bugün ayın son günü, hedefler tuttu, hatta üstüne çıktık, mutlu olmam gerek. Hem yarın iş yok, böylece 3 koca gün var önümde, gerçekten mutlu olmam gerek. Ama yine dopdolu bir program var Doruk'un etkinlikleri için.

Ciddi saçmaladım galiba, ben bir resim daha koyayım bari yazının başına ?!?!?

İçim açıldı....


Dünden beri Gaëlle Boissonnard resimlerine bakıyorum, dün şans eseri İbeking'in blogu sayesinde fark ettim. Nasil güzel resimler, bulsam alasım var....

Odamda, patronumun seçimiyle Orhan Taylan resimleri var, o kadar güzeller ki,sabah makinemi yanıma aldım, heyecanla, ama beceremedim, ışığı ayarlayamadım bir türlü :( . O yüzden başkalarını görmek isteyenleri buraya göndereyim dedim ....

29 Nisan 2009 Çarşamba

Doruk'un 23 Nisan Hediyesi



23 Nisan çekilişimizden bahsetmiştim, ancak fırsat bulup fotoları yükleyememiştim, nihayet dün akşam çektiğimiz fotoları bu akşam yükleyebildik :)

Bize kurada Ada ve Elif cıkmıstı, ben Anneyiz.biz'den sipariş verdim diye rahat rahat dolanırken, Bursa'da iş seyahatinde iken, telle aradılar, ve stokta bir hatadan dolayı siparişimi iptal etmek zorunda kaldıklarını söylediler :( . Durum böyle olunca ben hediyemizi ancak 23 Nisan'da aldıgımdan ellerine geçmesi ancak pztyi buldu :(. Ama neyse ki Ada, oyuncağını beğenmiş :)

Bize de hediyemiz, organizasyonun fikir annesi ve organizatörü Seher ve İrem'den geldi :)Playdooh'un Palcayo seti, hamurlarıyla birlikte, çok güzel, çok renkli, çok eğlenceli :)

İlk günkü oyunda Doruk bana inat hamurları yemeye kalkınca, kaldırmak zorunda kalmıştım. Dün bana inat yeme olayına 10-15 dk oynadıktan sonra başladı, tabii yine kalktı. Ama ilk 10-15 dk gayet iyi eğlendi, en çok saçlarını taramayı ve dil cıkartmayı seviyor. Henüz diğer aparatlara gücü yetmiyor :)
Bu arada neden benimle inatlaşıyor, trouble 2 dedikleri bu mu, işte onu anlayamadım ...

Seher'cim tekrar tesekkur ediyorum, sana ve nezdinde İrem'cigime

28 Nisan 2009 Salı

Haftasonundan...


Uzun bir zamandan sonra ilk defa Gymboree'ye gittik. Gerek hastalıklar, gerek oyun grubu bulusmalarindan dolayi gidememistik epeydir. Doruk bu sefer daha iyiydi, kalabaliktan cok rahatsiz olmadi. Sadece birkac defa muzigin kapatilmasini istedi, ama mumkun olmadigini soyledim. Bu haftanin temasi, posta idi, mektuplari postaya verdiler, sonra posta arabasiyla goturduler. Butun cocuklar posta arabasini tasimaya yardimci olurken, Doruk kendini tasitmayi uygun gordu...


Ara sıra kafası geldi aklına, arkadaslarina kafasini vurdugunu anlatti, gostere gostere.


Ama cok sorun cikmadi, en azindan bu sefer sonuna kadar tamamladik, birkac defa cikalim demesine ragmen, bir sekilde ikna oldu. Her zamanki gibi en cok kopuk balonlarda eglendi. Hatta beni sasirtip Gymboo ile dans bile etti :)

27 Nisan 2009 Pazartesi

Bir çocuk Winnie seyrederken ağlar mı?!?!?


İşte benim oğlum ağlar
Nasıl duygusal bir çocuk anlatamam...
Dün eşek seyretmek istiyorum diye tutturunca Winnie the Pooh'yu açtık.
Paskalya kutlamasıyla alakalı olan bir bölüm...
Diğerleri paskalya kutlaması için hazırlanmak isterken tevşan, bahar temizliği yapmak istiyor.
Arkadaşları ona süpriz yapmak için evi süslüyor, o gelip, hepsini bozup, tüm arkadaşlarını evden kovuyor, ve bu sırada bağırıyor.
Doruk'un, önce gözleri doldu, bize 'Ama anne tavşan bağırdı' diyor.
Oğlum, şaka yaptı, şimdi barışacak arkadaşlarıyla dememize kalmadan, yaşlar gözlerinden süzülmeye başladı bile.
Kocam da ben de ne yapacapımızı şaşırdık ?!?!
Balık burcu olmasına mı vermeliyim, yoksa gerçekten iş arkadaşlarımın dediği gibi çok izole yetiştiriyor olmamız mı buna sebep bilmiyorum.
Bir sürü kitap okuyorum, bir sürü yerde arkadaşlara danışıyorum, ödüm kopuyor yanlış yapmaktan...
Çok zormuş anne, baba olmak, çokkkkk

23 Nisan'da biz

23 Nisan'da Özlem'lere gittik. Doruk'a bir gece önceden anlatmıştım, yarın Azra ve Ataberk'e gideceğiz, onlarla oynacaksın diye, bu sayede sabah giyinme bizim için bir eziyet olmadı neyse ki, arkadaşlarına gideceğiz diye bir heves giyindi.
İlk önce kahvaltı faslımız vardı, gerçi kahvaltıda ciddi bir kaza yaşadık :( Doruk evde hep koltuk tepelerinde, alıştı artık, hiç peşi sıra dolaşmam, Özlem'lerde de aynısını yapınca içim rahat oturdum kahvaltı masasına, sen misin oturan, Doruk yabancı ev olunca bir ara dengesini sağlayamadı ve bir anda dengesini kaybedip, pufun üstünde sırtüstü düştü, ortadaki sehpanının ortasına kafasının arkası çarparak...
Nasıl fırladım bilmiyorum, Süha kıpırdayamadı bile, buz kesti. Doruk çığlık çığlığa, kafasını elledim, birden davul gibi, dokundurmuyor, saçlarını çekip bakmaya çalışıyorum, yarıldı sandım, elimde hafif bir ıslaklık... Özlem hemen buz getirdi, mümkün değil dokundurmuyor, ama ağlamaktan katılacak nerdeyse. Neyse ki yarılmamış, ama elim ayağım buz kesti, o kucağımda ağlıyor, biz onu avutmaya çalışıyoruz, Kenan hemen Lasonil getirdi, 10-15 dk sürdü sakinleşmesi. Kucağımda oturdu epey bir süre, su vereyim diyorum içmiyor. Neyse ki sonra sakinledi. Ama aklına geldikçe elini kafasına sürüp, 'Anne ben ağlıyorum' diye diye ağladı.
Ama acısı azalınca tekrar başladı arkadaşlarıyla oyuna. Tabii bizim hepimizin ödü koptu, Özlem kahroldu, neden sehpayı kenara çekmedim diye, ama benim bile aklıma gelmemişti ki, alışık nasılsa diye.
Neyse ki çocuk işte, başladılar sonra oynamaya, ama oyundan önce 3 yavru elbirliğiyle önce Özlem'e yardımcı olmak için temizliğe giriştiler :)



Daha sonra Kenan amcasıyla lego yaptılar, neyse ki, üst üste dizmede falan problam yaşamadı, korktum çünkü, birşey olursa diye...


Biraz arabalarla oynadılar...


Biraz kutu kutu pense oyunu...


Ardından biraz da bahçe keyfi...


Derken hepsinin uykusu geldi... Biz de misafirliğin makbulu kısasıdır diyerek kalktık, ama hep kafasını vurdugundan, hem de bugün 23 Nisan Çocuk bayramı, yavruya hediye almadan dönülmez diyerek, hem de Montessori grubunda oyuncak arkadaşımız Ada'ya hediyesini almak üzere Mohini'ye yollandık, Doruk arabada uyudu, uykusu bitene kadar bekledik arabada. Mohini ağzına kadar doluydu, biraz dolandık, sonra Kindroo'da 1 saate yakın oynadı. Ama ben dengesinde sorun olabilir diye korkumdan sürekli peşinden dolanıp rahat bırakmadım çocuğu. Gerçi o da korkmuş anladığım kadarıyla, sürekli elini bana uzatıyordu her hareketinde :(



Orada oyuncak da bulamadık, hem kalabalıktan, hem de çoğunun ya aynısı, ya da benzeri evde olduğundan. Sonra aklıma geldi ki, oyuncak arkadaşımızın hediyesi bize gelmişti bugün, biz dısarda olunca güvenlik teslim almıştı :) Eve gidince ben güvenlikten hediyeyi aldım, biizm sıpa, güzel güzel hediyesini açtı, gerçi sonrasındaki olay pek güzel güzel devam etmedi. Nedense Doruk babasının ve benim gözümün içine baka baka, oyun hamurlarını yiyor hala. Tadı iğrenc, yenecekle, yenmeyecek seyi de cok güzel ayırmasına ragmen, nedenini çözemedğim bir sebeple yeme numarası yapıyor bize :( Böyle olunca oyuncak ancak yanında ben veya babası varken oynamak üzere, dolabın üstüne kaldırıldı. Çok güzel, palyacolu bir oyuncak, Playdooh'un, fotoları en kısa sürede burada olacak. Tekrar teşekkürler Seher :)

İşte biizm 23 Nisan aktivitelerimiz böyleydi :) Biraz gözyaşı, bolca keyif ...

22 Nisan 2009 Çarşamba

21 Nisan 2009 Salı

Doruk 26 aylik


Gul deyince boyle yapıyor yüzünü :)
Doruk artik 26 aylik
Ciddi ciddi konuşuyor
Kaç kelime kullandığını sayacağım derken 5-6 kelimeli cümleler kuruyor.
Gürültüden ve kalabalıktan eskiden olduğu kadar rahatsız olmuyor.
Yapbozlarla oynamaya bayılıyor.
Hala inadı tuttu mu tutuyor.
Kendi kendine yemek hala yemiyor, sevdiği şeyleri dahi :(
İşine geldi mi Annecim, Babacım demeyi biliyor ama
Hala çok hassas, çok hisli, hemen gözleri doluyor...
Ve biz onu çokkkkk seviyoruz

20 Nisan 2009 Pazartesi

İyi ki geldi bahar


Not:Gecen seneden bu seneye pek bir şey değişmemiş galiba, dün makineden hiç foto alamayınca, aynı pozun bir önceki 2008 sene versiyonunu buldum. Doruk geçen sene de sessiz sessiz köpek peşinde koşuyormuş :)

Bizim yavru sabah hala pelte gibi uyuyor :)
Saat 08:30'a kadar bekledim işe geç kalmayı göze alarak belki uyanır diye
Ne mümkün, dünkü koşusturmalardan sonra bugün sanırım öğlen uykusuna kalkar :)
Sabah Banu'lara kahvaltıya davetliydik, Özlem ve Yıldız'da gelmişti. 5 yavru, Banu'nun salonunun ortasını tam bir cümbüş alanına çevirdi, her taraf oyuncaklarla dolu.
23 Nisan programını da ayrıldıktan sonra uyku saati nedeniyle müsade istedik.
Bizimki cıkarken ufak çapta bir kriz yaşadı, daha oynamak istediğinden, zor ikna ettik.
Arabaya bindikten kısa bir süre sonra uyudu, programımız Bogazici Universite'sin Mezunlar Derneğinin organize ettiği, ilkögretim okullarının tanıtımına gitmekti.
Doruk arabada uyuyunca Bengi Semerci'nin seminerine katılamadım, Doruk arabanın içinde ağaçların altında kuş cıvıltılarıyla uyudu 1 saat kadar.
Ortalık tam bir cümbüştü, bir sürü çocuğu görünce Doruk mutluluktan ne yapacağını şaşırdı.
Oradaki okullar gerek lokasyon olarak bize çok uzak, gerek yaş olarak hep 4-5 yaşı hedeflediğinden çok fazla oyalanmayıp Boğaziçi üniversitesi'nin yeşilliklerine yayıldık.
Doruk çimenlerin üstünde ne yapacağını şaşırdı.
Yuvarlandı, atladı, zıpladı, kedilerin arkasından sessiz sessiz emekleyip kuyruklarını yakalamaya çalıştı :)
Kediler de insanlara alışkın olunca ben tırmık yiyecek diye ürktüm biraz ama neyse ki sorun çıkmadı.
Bu arada sabah kahvaltıda sadece salatalık, öglen yemeginde de sadece elma yiyince, yemek yemeye gidelim dedik.
Ama arabaya giderken bu sefer de kampüsün içindeki okulun parkını görünce 1 saate yakın da orada oynadı :)
Biraz yemek, ardından Doruk'a bahar alışverişi
Eve döndüğümüzde artık bitmişti.
Hızlı bir duş, ardından bir kitap, ikinciyi isteyemedi bile yorgunluktan
Hemen yatağına yatırdık ve 10 dk geçmeden bayılmıştı yorgunluktan.
Sabah işe çıkarken ayağını sevdim, üstünü örttüm, normalde benim yataktan kalkma sesime uyanan yavrunun umrunda bile olmadı :)

Çocuk dediğin bu işte, koşmalı, oynamalı, yorgunluktan bayılana kadar
Apartman çocuklarının derdi bu zaten, bütün gün evde, masa başı aktivitelerle oyalamaya çalışıyoruz
Doğalarına aykırı,
Ahhhh ah, Özlem, bahçeli yeni evini anlattıkça nasıl özendim, benim oglum da öyle bir yerde olsa, nasıl mutlu olacağını düşündüm.
Bilmiyorum ki, ne yapmalı, ne etmeli de bu çocuğu bahçeli bir evde büyütmeli.

Ps: Çok güzel kareler çıkardı, ama sabah telaşla cıkarken makinenin sarjının bittiğini fark etmemişim, bir sonraki haftaya kaldı fotolar :(

16 Nisan 2009 Perşembe

Ufak bir değişiklik


Bugün bloga post girmeyecektim, böylece hafta sonuna kadar Atatürk fotosu en üstteki post olarak kalacaktı, ancak sonra fark ettim ki, ben bu kampanya ile alakalı duyuruyu yapmamışım :( Sadece yan tarafa logosunu koymusum. Ama gel gör ki, olayın hedefi olan 23 Nisan'a yetişmeyecek haftaya girersem bu postu.

Arkadaşlar, uzaklarda bir kütüphane kurmak için kolları sıvamışlar, belki sizler de destek olmak istersiniz :) Eğer öyleyse buraya bir tık

Gecen sene bu zamanlarda, yine icinde oldugum bir grup kendi aramızda birleşip Diyarbakır'da bir okula kucuk bir kitaplık için bir şeyler yapmıştık. Sonra o çocuklardan o kadar güzel haberler gelmişti ki.

Hadi bakalim parmaklar çalışsın veya benim kadar tembel olmayanlar gidip kendileri seçsin kitaplarını, birkaç çocuğa daha kitap sevgisini aşılayalım.

Bu arada bu güzel kampanya logosunu da Pino cizmiş :)

Mustafa Kemal Atatürk

Bu hafta sonuna kadar en üstte görünmesi icin her gün tarihi güncelleyecegim...


Birkaç satır olsa da yazabilmek isterdim, ama Atatürk'ten bahsederken ben hiç ağlamadan lafımı tamamlayamam ki... İş yerimde olduğumdan tuhaf karşılanacağından söylenecekleri Öykü ve bunu destekleyen diğer arkadaşlara bırakıyorum bu seferlik

14 Nisan 2009 Salı

Gerçekten de bu sefer baltayı taşa vurmuş olsunlar


Sn.Turkan Saylan'a yaşatılanları herkes biliyor, o gece haberi duyduğumdan beri canım çok sıkkın. Bir Ergenekon çıkardılar, kendilerine muhalif kim varsa tek tek sindirmek için baskılarına devam ediyorlar. Kendisiyle 3-5 sene önce yüzyüze tanışma imkanı bulmuştum, bendeki deri rahatsızlığı için gitmiştim, annemle beraber. Benim annemin başı örtülüdür, benim hastalığımla ilgili 3 dk, kızların okutulmasının önemi için yarım saat konuşmuştuk. Yaptığı diğer şeyleri saymıyorum bile, ama benim için bu dünyada açlık da dahil en önemli sorunlardan birisi olan okuyamayan insanların daha da önemlisi okuyamayan kızlarımızın okutulması için yaptıklarını bilmeyen yoktur.
Ben bu dünyadaki tüm sorunların, kızların, geleceğin annelerinin eğitilmesiyle çözülebileceğine inananlardanım. Geleceğin annelerine sağlam bir eğitim verirsek, gelecekte dünyada ne açlık, ne savaş, ne töre cinayetleri olmayacaktır.

Ama gel gör ki, Türkan Saylan'ı, tüm konuşmalarında 'Ne darbe, ne şeriat' diyen Türkan Saylan'ı ve onun derneklerini hedef aldılar bu sefer. Kaç gündür yazacağım, nasıl yazacağımı bilemediğimden yazamıyorum. Ayşe Arman bunu gayet güzel yazmış, bana da onun sayfasına link koymak düşüyor.

Ebbet


Panikle 2 yaş krizin bekliyorum, hala içimde bir umut var, belki biz yaşamayız diye :)
Doruk'un bu ara en sevdiği kelime 'Ebet'.
Çok ilginç ama Doruk bazı kelimeleri söylerken hoşuna gidiyor, bu o kelimenin anlamından, yoksa ağzından çıkarken o sesi mi seviyor bilmiyorum. Sevdiği kelimeler artıyor ama, bunu ayırabiliyorum :)

'Evet' (Ebbet)
'Teşekkür ederim' (tettettur ederim)
'Buyrun'(Buyrun)

Bunları söylemeyi seviyor, söylerken gözleri gülerek söylüyor, hep yüzünde o hınzır, utangaç gülümsemesiyle.

Cok zormus okul secmek ?!?!

Simdiye kadar 3 okulla gorustum. Kuzu'nun ilk okulu olacak, cok onemli o yuzden benim için. Haziran'da tatile girmeden, Doruk sonbaharda hastalıklar baslamadan, alısabilsin istiyorum.

Şimdiye kadar Denizatı Çocukevi, Joyfull House ve Küçükşeyler Anaokulu ile gorustum. İsin kötüsü üçünü de sevdim, anlatırken herşey çok güzel.

Denizatı Montessori'yi benimsemiş, diger ikisi James ve Highscope yontemlerini. Ortak noktaları, hepsininin mekanları asagı yukarı aynı büyüklükte, hepsinin bahçesi var, hepsinde sürekli psikolog bulunuyor, hepsinin yönetici pedagog, hepsi MEB'ye baglı, fiyatlar birbirine cok yakın.

Joyfull oraya gonderen bir arkadasımdan cocuklarla yogunluktan cok ilgilenemiyorlar dedigi icin sınıfta kaldı. Denizatı ilk gorusmem oldugundan acemiligimden bir suru soruyu atlamısım, ama yoneticisi ve sahibi bayana icim ısındı. Küçükşeyler, Üstün Dökmen'in adı olduğundan öne çıkıyor, ama orası da daha nisan ayında açılmış, herşey çok yeni, öğretmenler sık değişir mi korkum var.

Offf of, hadi çocuklarını Bahçeşehir'de anaokuluna gönderen arkadaşlar, biraz yorum yapın ltfn, kafam çok karışık.

Bu arada hafta sonu Doruk'a bir kardeş yapma kararımı nihayet verdim. 2-3 sene içinde ona bir kardeş yapacağım, onu kardeşsiz bırakmak Doruk'a haksızlık olacak diye düşündüğümden. 2. çocugu yaparsam işten çıkarılma ihtimaline karşılık butcemizi dengeledigimize inandığımda artık çok yaşlanmadan önce max. 2012'de Doruk'a bir kardeş yapmayı başarabiliriz umarım.

Mutlu Yıllar Bengucum


5 nisan Bengucumun dogumgünüydü, fırsat bulup yükleyeyememiştim o günden fotoları.
İşte bu fotoğraf, hala üniversite yıllarından devam eden arkadaşlığın fotoğrafı :)
Ayla çık aradan, sen Kimya-Metalurji'den değilsin :)

10 Nisan 2009 Cuma

Bu aralar cok keyifli geçiyor

İşi yok saysam, onun stresini, hedeflere ulaşmaya çalışmanın tasası
Bu aralar çok keyifliyim...
İki tane fotograf çekmem gerek en acilinden, biri Ebru'nun benim için yaptığı süper güzel tablom, diğeri de son günlerde Nilufer'in blogunda gorup ozendikten sonra gerçekten yürekten istediğim için evrenin yardımıyla bu sabah Pratik Anne'den gelen el yazısıyla yazılmış beni son derece mutlu eden kart.

Oğlum son derece mutlu, keyifli, konuşması iyice hızlandı, artık her derdini anlatıyor resmen :)
Ben mutluyum çünkü TGIF, kocaman bir cumartesi-pazar var oğlumla, kocamla geçirebileceğim.
Sonra hava süper güzel, belki cumartesi sabahı arkadaşlarımızla buluşacağız...

Mutluyummmmmmmmmmmmmmm, dilimi ısırayım :)

9 Nisan 2009 Perşembe

Kuzuya okul arıyorum


Kuzu icin okul arıyorum. Şimdilik aklımdaki haftada 2-3 gün, sabahtan 2 veya 3 saat gidecek şekilde. Bizim yavru hala öglen uykusuna yatıyor cünkü. Eylül itibariyle de öğleden önce yarım gün.
Birinci öncelik eve yakın olması, kesinlikle servisle 15 dk'dan uzun mesafe olmasını istemiyorum.
Hijyen, eğitimli öğretmen ve müdür, belgeler gibi konuları saymıyorum bile, onlar şart
İkinci öncelik mutlaka bahçesinin olması, bahçe eğer mümkünse gerçek çim.
Gonderecegim okuldan öncelikli beklentim oğlumun okula her sabah isteyerek gitmesini sağlayabilmeleri. Okula gitmek onun için zorunluluk değil keyif olmalı.
Aktiviteler tabii ki olması gerek, ama aktiviteden benim beklediğim ile okulun anladığı ne kadar örtüşecek onu karşılıklı görüşmelerd belirleyeceğiz.
Bu çocuk zaten başarılı olacak, onu biliyorum (fazla mı iddialı bilmiyorum, ama bu zaten genlerinde var :)), o yüzden keyif alması, bana yaptıklarını mutlu mutlu anlatması daha önemli. Ben onun eğitiminde her zaman ortalamanın üstünde olacağına inanıyorum, görsel hafızası yüksek, dikkatini de toplayabilen bir çocuk.

Araştırmalarıma bu hafta sonu itibariyle başlıyorum. Blogu takip edenlerden Bahçesehir, Esenkent civarında oturanlar öneriler gelirse çok sevinirim.

İlk görüşeceğim yerler, Denizatı Çocuk Evi, Kemer Kids, Alkev. Bunlar da istediklerimi bulamazsam, diğer bütün okulları da araştıracağım sırasıyla, nasılsa acelem yok, Doruk evde mutlu :)

8 Nisan 2009 Çarşamba

Bu günkü muhasebe

Soylemislerdi bana zaten yas 35'e yaklastıgında hayatla muhaseben baslayacak diye
Gercekten son günlerde sürekli kendimi ve hayatımı sorguluyorum.
Ne yapıyorum, istediklerime sahip miyim, mutlu muyum?
Çok uzaklara gidemiyorum, en fazla 10 sene öncesiyle kıyaslıyabiliyorum kendimi...
Okuldan yeni çıkmış, ilk işime başlamıştım, hatta ikinci gerçek işime, ilk iş ne de olsa okulun son senesi olunca hala ögrenci modundan tam çıkamamıştım.
Kendimi ispatlayacagım, şöyle akıllıyım, böyle akıllıyım, bunu da yapabilirim, şunu da ekleyebilirim derken, kendimi nasıl perişan ediyordum.
Ama tüm yaptıklarımı büyük bir keyifle yapıyordum, çalıştığım işlerin en güzel yanları, hep o işleri kendi işim gibi benimsememi sağlayan patronlarla çalışmam.
Tabi ben de kendi işimmiş gibi çalışıyordum, her şey karşılıklı sonuçta.
Sen önemsenecek şeyler yaptığında, karşındaki de seni önemsiyor.
Bu 10 seneye baktığımda aslında istediklerimi yapmışım, istediğim noktaya gelmişim pozisyon olarak.
Bu 10 senede çok sinirliymişim ama, şimdi benim 5-10 sene önceki hallerimin aynısını görüyorum başka arkadaşlarla, yazık diyorum. O zaman haklı olduğumda, karşımdaki hata yaptığında bağırma hakkını görüyordum kendimde. Kimse hata yapamaz, herkes mükemmel yapmalı işini gibi bir düşünceye sahiptim.
Ama büyüdükçe gördüm ki, aslında hepimiz insanız ve insan hata yapar, yeter ki, bunu bile isteye yapmasın, hepsinin çözümü var. Ne olacak ki, bir müşterinin malı biraz gecikmişse veya Ali'nin malı yanlışlıkla Veli'ye gitmişse.
Ama o zaman onları düşünemiyordum.
Şimdi düşünüyorum, artık tolerans sınırlarım oldukça yükseldi.
Bunun sebebi yaşım mı, yoksa hayatımdaki o Lokum mu bilmiyorum. Sadece Lokum olamaz, o zaman o yılları da küçümsemiş olurum.
Bugünkü muhasebem sadece iş kısmıydı :) Daha bir sürü şeyin muhasebesi yapılıyor bu ara, ne kadar sürer bu bilmiyorum...

7 Nisan 2009 Salı

Evet şimdi haftasonumuzun ayrıntıları. Sabah Anadolu yakasına deniz otobüsüyle geçmeye karar verdik, Sinem&mert ve Elif&Naz ile Bakırkoy deniz otobusu iskelesinde buluştuk, ben saatin farkına varmayıp evde oyalanınca az daha kaçırıyordum o da ayrı hikaye. Neyse deniz otobüsü günün en keyifli anlarından biriydi. Özellikle Mert ve Doruk deniz otobüsünde çok eğlendiler, camdan denizde yunus arayıp durdular tüm yolculuk boyunca :)

Ardından ilk durağımız Zuzu Cafe'ye dogru pusetlerle yola çıktık.

Zuzu'ya daha önce geçen sene baharda gitmiş ve pek memnun kalmamıştım. Bu sefer belki Doruk artık büyüdü daha çok eğlenir umuduyla gittim, ama yine memnun kalmadım. İlk sebep işletme zihniyeti, ıhhh ıhh değişmemiş, hala aynı, bana sadece müşteri gözüyle bakan işletmeleri sevmiyorum, önceliği beni memnun etmek olmalı, ben memnun kalırsam zaten onlara para kazandırırım. Bir diğer sebep ise, çok kalabalık olması, bu kadar dar bir alanda özellikle hedef kitlesindeki müşterilerin çocukları adım atacak yer bulamayınca, çocuklar huzursuzlanıyor. Ne yediğimi bilemedim yine, agzıma burnuma yedim.

Neyse cocukların uyku saati yaklasınca caddede yrüyüş yapalım, hem onlar biraz uyur, hem de biz onlar uyuyunca bir kahve içeriz sakin sakin diye düşündük, neyse ki, hepsi uyudu :)

Bu arada Zuzu'da Ruzgar & Devrim ile Ebru & Tolga'da bize katılmıştı. Hep beraber bir fotograf cektirdik, ama burada Ebru foto cektiginden o ve oglu maalesef yok :(

Ardından cocukların uyanmasına kadar Gloria'da kahvelerimizi yudumladık, bu arada benim arkadasım Anadolu yakasına gectigimi duyunca geldiginden, ben hanımların sohbetine pek katılamadım maalesef. Cocuklar uyanınca, Mothercare'e gidelim dedik, once bizimkiler yemeklerini yedi (gerçi sadece Doruk yedi, köfteyi bulunca Naz ve Mert birsey yemedi, Ruzgar annesiyle alısverise daldı, Tolga ise erken ayrıldı), ardından biraz magazaya baktık ve sonra birbirimizden ayrıldık.

Kayınvalidem ve İdil ile bulusmaya gittik, sonrası icin konusmanın anlamı yok, yüzlerdeki mutluluk, cimenlerin ve ciceklerin güzelliğinin yanında :)


6 Nisan 2009 Pazartesi

Bu hafta sonu cok eglendi oglum yine


Bu hafta sonu cok eglendik oğlumla, cumartesi sabah Zuzu Cafe, ardından Bağdat Caddesinde tur, ardından kuzeniyle Göztepe'de park'ta koşusturdu. Pazar günü de gölette ördekleri besledik. Diğer fotolar en kısa sürede yayında :)

1 Nisan 2009 Çarşamba

Sabah diyalogu

Bu ara bizimki surekli pantolon veya esofmanının pacalarını sıyırmaya hevesli.
Sabah yerde oturmus kendi pacalarını sıyırdı, babası da yanında, onunkini de sıyırttı.
Sonra gelişen diyalog şu şekilde;
Doruk: Baba sen de aç
Süha : Açtım oglum
Doruk: Baba senin bacağında saç var
Süha : ?!?!
Doruk: Baba, benim sadece kafamda saç var, bacağımda yok
Doruk: Annemin bacağında da saç yok, sadece kafamızda saç var.

Süha ve ben koptuk ....

Hafta sonu fotoları

Nihayet hafta sonu fotolarımızı yukleyebildim

Ama bu yavru şımarırken çok güzel olmuyor mu :) Keyfi yerindeyken tam tadından yenmez lokum kıvamında, etrafı onu sevenlerle çevrili olduğunda bizi eğlendirmek için ne yapacağını şaşırıyor, baksanıza şunun maymunluklarına ...


İdil ablasını da çok seviyor, İdil ablası ara sıra onunla oynamaktan sıkılsa da bizimki kuyruk modunda, bir saniye bırakmıyor. İkisi birlikte babanesinin evindeki papatyaları kokluyor (böylece anladık ki, Doruk'un çiçeğe alerjisi yok :) )


Sahilde Ayla, Elif, Süha ve ben hep beraber yavrunun peşinde pervaneydik, epey bir süre kumlarla oynadı, denize taş attı, tahta çubukla şekiller çizdi. Hava da güneşliydi, ama ben hastalanacak korkusundan sarıp, sarıştırmışım yavruyu :)



Tabii sahilin oradaki parkta oynamayı da ihmal etmedik, çok keyifli bir gündü Doruk için.



Teyzesi uçururken keyif kahkahaları o kadar tatlıydı ki :)

Tabii oyuncak magazası sefamızı da unutmamak gerek.

İşte tüm hafta sonu fotolarımız :)

Dun

Dun gunduz oglen yemeginde sirketin mönüsünde etli barbunya görünce hadi dedik
Üç bayan çıktık dışarı yemeğe, hava da nasıl güzel
Bahar iyice gösterdi kendini.
Hoşbeş, o ne yapmış, o ne demiş, aman ay sonu hedefleri mi kakara kikiri
Keşke çalışmasak, şu keyifli günde böyle havalarda Bebek'te, Nişantaşı'nda olmak var muhabbetleri...
Sonra blackberry'lere gelen bir mail keyfimizi kaçırdı, gruptan bir arkadaş işten çıkarılmış. Kriz bahanesiyle... Keyifler kaçtı, ama şuraya borcu vardı, ama ailesine bakıyordu...
Ofise dönünce akşam başka bir arkadaşın veda pastasını yedik, ama o kendi isteğiyle ayrıldı neyse ki, bahar aylarında hayallerini yaşamaya karar verdi. Tibet, Nepal hayalleriyle ayrıldı aramızdan.

Akşam eve giderken hava hala aydınlık olunca, Doruk sitenin parkındaydı, onu bakıcısından devraldım, 1 saate yakın durduk dışarda. Bütün çocuklar kocaman olmuş, hepsi dillenmiş, geçen sene pusetlerindekiler yürüyüp koşmaya başlamış, kocaman soguk kış boyunca :)

Eve geldik, hemen Doruk'la oyuna daldık. Arada biraz yoga yaptık, bu harika site sayesinde evde oglumla bir sürü hareket yaptık. Teşekkürler sevgili Beste Hanım :)
Sonra da öyle oyuna dalmışız ki, Süha'nın eve gelmesini beklerken... O geldiğinde saat 20:40 olmuş, biz yemeği bile unutmuşuz. Hala yeni saate alışamadık, o saatten sonra ben ve Süha yemek yedik, Doruk yine yemedi :( . Ardından banyo sefası, Doruk yine çıkmamak için binbir numara yaptı, ancak şekerle ikna edebildik banyodan çıkmaya.

Ardından biraz da babayla kitap keyfi ve uyku. Mışıl mışıl uykuya daldı, tüm gün sokakta olup enerjisini de boşaltınca bir keyifliydi, bir keyifliydi ki dün akşam.

Nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı foto yükleyemedim bu sefer de blogumuza :( Artık hafta sonu fotoları bu aksama :)