3 Aralık 2009 Perşembe

Doruk'la Küçük Teyze arasında sohbet

*** Elifcim sen biraz dolaştın mı ?
Evet dorukcum biraz dolaştım arkadaşlarımla , ama seni çok özleyince hemen eve geldim.
** Arkadaşının adı kim?
Özgün , Dorukcum.
** OZGUN MU ? tamam ozaman hadi gel birazcık boğulaşım tende maymun elif teyzecim.

27 Kasım 2009 Cuma

24 Kasım 2009 Salı

Bütün Öğretmenlerimizin Ögretmenler Günü Kutlu Olsun



Oglum bu eserini siz ögretmenler için çalıyor :)

19 Kasım 2009 Perşembe

Serdar Özkan - Kayıp Gül


Genelde kitaplar hakkında kötü yorum yapmam
Herkesin bir kitaptan aldıgı tat başkadır diye düsündügümden
Ancak bu kitap için o kadar yogun bir reklam kampanyası var ki 'best seller' diye
Ihhh ıh, olmamış, çocuk kitabı gibi
Beğenmedim

18 Kasım 2009 Çarşamba

Ayşe Kulin - Türkan



Ayşe Kulin'i zaten çok severim
Türkan Saylan için ise duygularımı ifade dahi edemem, o yüzden hiç zorlamayayım diyorum
Ama bir kadın, bir yandan iki cocugunu yalnız başına büyütmeye çalışırken
Diğer yandan da insanlara yardımcı olmak için çırpınan bir kadın
Herkese okumasını tavsiye ederim.

10 Kasım 2009 Salı

Canım sıkılıyor

Sabah yine fizik tedavideydim, saat 09:00'da ara verdik
Hep beraber hastanenin lobisine inerek 09:05'te saygı durusunda bulunduk.
Dısardan ne klakson sesi, ne de siren sesi...
Ben duymadım diye dusundum, yer Beylikdüzü

Akşam kocamla konusuyoruz, ozellikle bu sabah ondan biraz daha gec gitmesini rica etmiştim.
Maksat Doruk'la beraber saygı durusunda bulunsunlar. Doruk sirenleri, klaksonları duysun.
Evimizin tam karsısında polis karakolu var, yan sokagımızda ilkokul
Kesinlikle ne bir klakson, ne bir siren...
Yer Esenkent...

Ben mi kacırdım arada bir seyler ?!?!

8 Kasım 2009 Pazar

Altına imzamı atıyorum


Birmilyonkalem.com''dan aynen kopyalıyorum ;

Atamızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da yine anlamlı bir kampanyaya imza atıyoruz.



Atamızın veciz sözlerinden "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünün altına imzamızı atıyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak, kardeşlik duygularını pekiştirmek adına bu anlamlı günde 10 Kasım'da Atatürk'ün huzurunda Anıtkabir'de sunulmak üzere bir imza kampanyası düzenliyoruz.

Kampanyamıza katılmak ve destek olmak için yapabilecekleriniz iki adımda gerçekleşiyor. Birincisi: Açtığımız Postun altına Yorum bölümüne 1 satırı geçmeyen yorumunuzla birlikte Adınızı yazıp gönderiyorsunuz. İkinci olarak ise kampanyamızı duyurmak. İsterseniz duyuru logomuzu sitemizin linki ile birlikte kendi sitenize ekliyorsunuz. E-postalarla dostlarınıza kampanyayı dıyurabilirsiniz.

10 Kasım'a sayılı günler kaldı. Ne kadar hızlı ve çabuk bu iletiyi yayarsak o kadar çok kişiye ulaşmış oluruz. Haydi, hep birlikte ve yüksek sesle söyleyelim:
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

Saygılarımızla...

Birmilyonkalem.com Yönetimi Adına
A. Şebnem SOYSAL & Erkan BAL

5 Kasım 2009 Perşembe



Oğlum, seni çok seviyorum

1 Kasım 2009 Pazar

Geziyoruz surekli


Bu ara Doruk Efendi surekli geziyor...
Ya Süha, ya ben, kendimizi onu gezdirmeye adadık
Geçen hafta sonu 'Oyuncak Müzesi'ne gittik, gerçi Doruk'un pek ilgisini
Haklı tabii, bütün oyuncaklar camekanın arkasında ne de olsa :)
Sonra 29 Ekim'de ben çalışmak zorundaydım, Süha onu Turkuazoo'ya götürdü.
Bizimki mest olmuş tabii
Dün de Mohini'de 'Cadılar Bayramı' varmış. Ben sahabtan fizik tedaviye gittim yine, Doruk'da babasıyla gitti eğlencelere. Benim işim bitince ben de katıldım onlara.
Bu sabah da Süha, bu hafta yurtdısına gideceginden yapması gereken işleri rahat yapsın diye, ben aldım Doruk'u, yine Turkuazıı'ya gittik.
Ama biz beyfendiyi mutlu etmek icin bu kadar ugrasırken bizim bey nasıl teşekkür etti
Turkuazoo'da 20 dk boyunca kriz seklinde aglayarak.
Tabi bu tarz krizler sadece anneyleyken oluyor
Babayla olan gezmelerde en ufak bir olay cıkmadan geliyor :(

Bir suru foto var, ama simdi kalkıp makineyi getirmeye üsendim :)O yüzden gecen hafta
Kayınvaldemlere gectigimizde sahilde Suha'nın cocukluk arkadasının ogluyla bizimkinin sonbahar etkinlikleri fotosu koyuyorum. Babalar agacları sallayıp, 'sonbaharda yapraklar dökülür'ü öğrettiler yavrulara :)

28 Ekim 2009 Çarşamba


Uzun zaman geciyor artık yeni bir seyler eklemeyeli...
Biraz hastalıkla ugrasıyoruz..
Yok yok, domuz gribi sindilik bizden uzak, ama bel fıtıgı cıktı bende
Sıpa surekli 'Anne kucaga' deyip duruyordu, bilmiyorum onun hediyesi mi...
Simdi fizik tedavi baslayacak, 15 gundur cok agrim var ama...
Ameliyat diyorlar ama bakalim belki fizik tedavi ise yarar, istemiyorum ameliyatı...
Yaptırmayı dusunmuyorum...
Doruk her sabah okula gitmemek icin ayak diretiyor...
Gunaydın'dan sonra ilk sorusu 'Anne bugun okul tatil mi?' oluyor.
Kapıdan girene kadar pazarlıklar devam ediyor...
Ama cıkıs zamanı gayet mutlu cıkıyor okuldan, rahatlıyorum bu sayede...
Hafta sonları bolca calisma, bolca gezme...
Aksamları hayatı sorgulamaya hala devam :)
Sık sık depresyon :)
Bolca kahkaha...
Donecegim en kısa sürede bolca fotolarla :)

15 Ekim 2009 Perşembe

Halam

Halam benim en sevdiğim akrabamdır :)
Hatta kendisini arkadaşlarımın arasında bile sayabilirim.
Kendimi bildim bileli onu örnek almışımdır, bilinçli veya bilinçsiz olarak

O da hiçbir zaman elini üstümden çekmemiştir
Aradaki yaş farkının çok olmaması da önemli tabii, sadece 13 yaş var aramızda
Benim lise seçimimden, iş seçimime kadar hep destek vermiştir.

Bundan 3-4 sene öncesine kadar çok büyük bir şirkette muhasebe müdürüyken, birdenbire bu işe devam etmek istemediğine karar verdi...
Ve hayallerinin işine atıldı...
Gitti önce Türkiye'de kurslar aldı
Yetmedi Paris'e gitti pastacılık-ekmek kurslarına katıldı...

Ve bir sure once de evini değiştirdi ve 3 katlı bir eve geçti
En alt katını da pasta fırını yaptı :)
İşte bir süredir burdan yapıyor, o lezzetli pasta, kurabiyelerini

Bu aralar benim oglumun en sevdigi kişidir kendisi
Her gün ugrayıp sekilli kurabiyelerinden yiyoruz.

O da bizim buralarda, yani yolunuz düşerse diyebileceğim bir lokasyonda değil kendisi
Ama yine de organizasyonlarınızda aklınızda bulunsun :)
Mie Pastanesi

9 Ekim 2009 Cuma

Yuvaya Alışma

Hala Doruk'la yuvaya gidiyorum
Dun-bugun oglede once izin aldım ve 3 saar kapıda bekledim.
Beyfendi girerken kıyamet koparıyor.
Cıkarken yuzunde gulucukler acıyor bu son 2 gun.
Ogretmenine 'Hoscakal, yarın yine gelecegim' diyor.
Ama arabaya biner binmez 'Anne, ben okulu sevmedim, gelmeyelim bir daha, sen ögretmenime kız' oluyor.

Nedir şimdi bu...
Adam, bacak kadar boyuna bakmadan benimle mi oynuyor, yoksa ögretmeniyle mi anlamadım ?!?!

Var mı benzerini yasayan veya bana akıl verebilecek bir uzman..
İnanın vaktim olsa yine gidecegim bir pedagoga, ama bu vakitsizlik beni cıldırtacak
Yakında pedagog degil ama psikolog arayacagım

Ps: Selda'cım kızma, depresif yazılar yazıyorum diye, ama bu ara modum bu napayım :)

5 Ekim 2009 Pazartesi

Yarın oğlumun ilk tatili

Doruk, bu perşembe yuvaya başladı.
Yuva dediysem öyle tüm gün değil, sadece yarım gün...
İlk gün gittik ilk 1 dakika nazlandıktan sonra gitti öğretmeniyle
Merak var ne de olsa.
'Anneler içerde oynayamaz, burada beklerler, ama sen istediğin zaman sınıftan çıkarak annenin yanına gidebilirsin' diyerek
Bir saat sürdü, sonra getirdiler, 'Doruk'un bugün dersi bitti'
Cuma günü yine 10:00'a doğru gittik
Bu sefer girerken daha bir nazlandı, yarım saat sonra da ağladığı için getirdiler hemen..
Bugün 3. günüydü, benim sabah toplantım olunca Süha götürdü.
Bu sefer 1.5 saatten daha uzun süre durmuş ve hatta gruba bile sokmuşlar.

Yarın ise oğlumun okuldaki ilk tatili :)
6 Ekim İstanbul'un kurtuluşu nedeniyle :)

Bu arada dün okulun açılışı vardı, öncesinde de Üstün Dökmen'in konferansına katıldık
Onu dinleyince, iyi ki buraya vermişim diye düşündüm yine
Umarım başladığı gibi devam eder :)

3 Ekim 2009 Cumartesi

Acaba...

Acaba...
Dogru iste miyim
Bir işte yükselmiş olmak, iyi para kazanmak, 12 senedir aynı sektörde olmak
Bu o işin dogru oldugunu gösterir mi...
Yaşlanıp geriye baktığımda pişmanlık duyacağım bir işte olabilir miyim acaba...
Ama aklımda başka hiçbir iş yok ki
Uyuz oğlak burcu özelliği işte...
Yaratıcılık sıfır
Her zaman en iyi 2. kişi olmak...
İşte bu benim en iyi yaptığım iş
Bir görev verilsin, onu yapayım...
Ama neden bu görevleri kendi kendime yaratamıyorum ki...
Neden hep başkaları fikir versein, beraber yapalım diye bekliyorum ki..
İşte kendimde belki de en sevmediğim yan bu
Omrumun sonlarında, geriye baktıgımdai, iyi ki bu işte çalışmışım demeyeceğimdem eminim...
Ama işte o zaman geriye baktığımda 'İyi ki bu işi yapmışım' diyebileceğim işi bulamadım hala...
Yaş geldi 35'e
Zaten her sey bu yas geldi 35'e yüzünden di mi ?!?!?

28 Eylül 2009 Pazartesi

Uzay gemisi


Artık bu tarz oyuncaklarıyla çok güzel şeyler çıkarabiliyor ortaya :)
Bayıldım bu uzay gemisine...

Oğlum ne yaparsa ondan daha güzelini kimse yapamaz di mi :)

Bütün anneler için geçerli di mi :)

27 Eylül 2009 Pazar

Bayramın ardından


Aaaa aaaaaaaa, bayram bulusmamızın fotosunu da yuklememisim meger
Son zamanlarda iş yogunlugu yedi beynimi artık :(
Her bayramki klasik pozumuz maaile :)


Bir de Doruk'u bu bayram teyzeme goturdum :)

Doruk 31 aylık


Artık konuşmayla ilgili bir sorun kalmadı...
Ama dakikası dakikasına uymuyor...
1 Ekim'de gunde 3 saatligine yuvaya baslayacak...
Cokca kavga-dovus oluyor bu ara hayatımızda, oyuncak kavgaları nedeniyle...
Hala benimle kavgaları, babasıyla kavgalarına gore daha fazla...
Ayrıca fark ettim ki, ben deliler gibi kitaplar okuyup, arastırsam bile kocam Doruk'u benden daha iyi analiz etmiş...
Ve beni sevdigini soyluyor bu ara :)
'Ben seni cok seviyorum dedigimde'
'Ben de seni annecim' diyor, hemen arkasından da ekliyor;
'Dunyalar kaar seviyorum'
'Hatta uzay gemisi gibi seviyorum'
'Bir de bulutlar kadar seviyorum'
Ben mutlu olmayayım da kim olsun :)

24 Eylül 2009 Perşembe

Kuzu darbe almış :(

Dün sabah iş için Bursa'ya geldim yine...
Akşam kalmalı yine...
Gündüz Doruk'u aradım, ögleden sonra, telefonu alır almaz başladı sikayete
Oglen arkadası Derin'e gitmiş...
Bir oyuncak kavgası sonunda Derin, yapışmış bizimkinin koluna...
Annemin söylediğine göre 8 diş izi kalmış resmen...
İçi acıdı, öglen uykusundan ağlayarak uyanmış, 'Emine, beni Derin'e götürme' diye
Bunu da duyunca iyice içim acıdı....

Kızdım kadıncagıza da sanki engel olabilecekmiş gibi
Bir anlıktı, birden Doruk elindeki kitabı vermeyince Derin ısırmış :(

Bu aralar gündemimiz sıkca bu olacak galiba,
Şiddet olayları had safhada evimizde anlayacağınız...

23 Eylül 2009 Çarşamba

Herşey Doruk'un

Doruk büyüdükçe daha da hırçınlasıyor.
Dün tavan yaptı, ben bile bu kadarını görmemiştim daha önce.
Doruk hiçbir seyini paylasmaz.
Bu yaş cocuklarında bu normaldir, tamam diyorum, ama Doruk paylasmamak icin aglamak yerine, dövmeye başlamış artık.
Dün Özlem'ler geldi bize.
Ve Doruk, Ataberk neye elini uzatsa, bir hışım koşarak cocugun elinden aldı, ve alırken de ciddi ciddi hırpaladı.
Ataberk neye ugradıgını sasırdı, sonra da kuzu, Doruk aglıyor, daha cok uzulmesin diye, ona geri verdi oyuncagını.
Doruk, Ataberk'e vurdukca, simdiye kadar hic yapmadıgım bir sey olan odasına gondermeyi denedim, yatagına koydum, ayıbını da biliyor, oturup agladı kendi kendine yatagında.

Ama dun burnumuzdan geldi...
Doktorumuz 36 aydan sonra hersey degisecek, tanıyamacaksınız diyor, ama bilmiyorum ki, acaba birseyleri mi yanlıs yaptık biz ?!?!

18 Eylül 2009 Cuma

Iyi bayramlar :)


Şu saat oldu hala işteyim...
Ama ulvi bir görev adına...
Kendime söz verdim, bu bayram tatilinde evde iş çalışmayacağım geceleri...
Hatta kafama da hiç takmayacağım...
Hatta bu akşam Doruk Bey, ananesinde ve biz kocamla sinemaya gideceğiz gece matinesine...

O yuzden şimdiden herkese çok keyifli bir bayram diliyorum ve herkese kocaman SEVGILERRRRRRR

16 Eylül 2009 Çarşamba

Bu ödüle karsılıksız kalamadım :)



Açık söyleyeyim, bu ödül olayı bana zor geliyor :)
Nedense hep şu zincir mailleri çağrıştırıyor bana :)
Onlar geldiğinde de gönderecek kimse bulamamanın sıkıntısıyla, acaba dişim mi kırılacak, sacım mı dökülecek diye düşünebilecek kadar da batılımdır aslında...
Göndermem ama ödüm de kopar, ya gerçekten dedikleri gibi şanssızlık yüz yıl falan yakamı bırakmazsa :)

Neyse bu kadar geyikten sonra Özlem'den gelmiş ödülüm, kuralları da;
1. Ödülün logosunu bloguna eklemek. (Eklendi :))
2. Ödülü aldığın kişinin linkini, ödülle ilgili yazına yazmak. (Link eklendi:))
3. Hakkındaki 7 ilginç şeyi listelemek.
4. Sevdiğin 7 blogu listelemek.
5. Ödülü göndereceğin bloglara mesaj bırakmak

Hakkımdaki 7 ilginç şey;
Ya gerçekten ilginç değilim, ya da şimdi aklıma gelmedi ?!?!?!

Sevdigim 7 blog;
1- Bir gun baby shower icin fikirler ararken karsima cikan Nilufer 'in Decaflatte 'si. O zamanlar Nilufer'in sekerleriyken simdi isim degistirdi. Ama fotograflar, kizlariyla olan keyifli iliskileri ve onu yansıtmasındaki ustalik, hala en favori blogumdur :)

2- Ozlemcim, iki siteni de koysam sana torpil yapıyorum sanılmasın , o yuzden 'Her Gune Bir Eglence' yi koyuyorum. Her okudugumda da gıpta ediyorum :) Ben calısmayıp evde otursam bile bu kadar cesitli aktiviteler bulamam.

3- Sevgili Tuba'nın kıvırcık saclı kızı icin basladıgı 'Defneyle Yasamak'
Zaten ben bu 3'nu gecenlerde de en sevdigim bloglar diye bir yazıda yazmistim galiba :)

4- Sonra Meri ve kucuk kardesinin maceraları, ikinci cocuk yapmaya cesaret edebildiginden hayranlıgım her gecen gun daha da artıyor kendisine :)

5- Bir yandan Ali'nin maceralarını takip ederken bir yandan da o sahane fotograflara bakmak... Bir insan ayrıntılarda bu kadar mı zevkli olur :) Tabii ki kimden bahsediyorum ibeking :)

6- Sonra tabii ki sevgili Pino :) Sayesinde Meraklı Minik'in muptelasıyız bir seneden beri, ayrıca yardımıyla ogluma da cok guzel bir dogum gunu hediyesi yapabilmistim :)

7- Ve yine bir suru farklı aktivite onerisi sunan Aysegul :) İşte benim favori bloglarım :)

Ve zinciri kırıyorum, Özlemcim cok zor geldi, simdi gidip 7 kişiye sana ödül verdim demek :) Affet beni arkadasım :)

Döndükkkkkk

Tatilden donduk
Istanbul'da kızılca kıyametler koparken biz herseyden uzaktaydık
Aklımız burdaydı ama
Isyerinden bir arkadasımız yegenini kaybetti Selimpasa'daki selde
O 1.5 yasındaki bebegi dusundukce ogluma daha da sıkı sarılıyorum
Gerisi bos diyorum
Oglum saglıklı, sevdiklerim saglıkle ve yanımda ya, gerisi bos...

4 Eylül 2009 Cuma

Veeee oglum da okullu oluyor

Nihayet karar verdim...
Yok eve anaokulu ogretmeni
Yok yasıtı arkadasları gelsin derken, gozumu kararttım ve bugun kaydını yaptırdım.
Ekim basi itibariyle Doruk, 'Küçük Şeyler Anaokulu'na başlayacak.
Şubata kadar şimdilik sabah 09-12 arası deneyecegiz.
Umarım, oğlum da mutlu olur
Umarım, sürekli hastalanmaz (çünkü annem ve kayınvaldem, ben sana demiştim demek için tetikte beklecekler haberi duydukları andan itibaren)
Umarım herşey güzel olur

Aslında aklımdaki Bilfen idi, ama onda 36 ayı doldurma şartı varmış, ben de Üstün Dökmen'in elinin her zaman üstlerinde olacağına inandığımdan burayı seçtim.

Bu arada biz yarın sabah tatile gidiyoruz, bir hafta yokum buralarda...
İşten-güçten tatil bu zamana kaldı, umarım havalar daha da serinlemez, yine Doruk'u hastalandırıp getirirsem, oğlumu elimden alacaklarından korkuyorum artık

Herkese sevgiler

29 Ağustos 2009 Cumartesi

30 Agustos Zafer Bayramımız



Yine aksamdan bayragımızı astık,
Yarın sabah için yazımı yazmak icin blogumu actıgımda Feneralayi'na rasladim.
Seve seve gururla katiliyorum tabii ki...

Birşey demeye gerek varmı diyeceğim ama bizler birşey demedikçe, başkaları birşeyler diyor.
Çok uzatmadan şunları diyeyim bari;
Atam, inan senden ne zaman bahsetsem, gözlerim doluyor...
Ve bu hicbir zaman degismeyecek
Ne zaman sana saldırsalar küçük beyinleriyle, benim icim acıyacak...
Ama biz bu milleti kimseye bırakmayacağız...

26 Ağustos 2009 Çarşamba


Yine lokumdan uzak bir gece...
Yine iş için Bursa...
Artık öyle bir stres olmaya başladı ki, bir gece öncesi sanırım 2 saat uyuyabildim ancak...
Bugün 6. mıydı, 7.miydi hatırlamıyorum, birden fark ettim ne kadar hızlı konusuyorum artık...
Acaba bir an evvel soyleyeceklerimi anlatsam bir an evvel eve dönebilirim mi sandım...
Galiba Doruk'u pedagoga goturecegime kendimi birilerine götürmem gerekiyor...

25 Ağustos 2009 Salı

19 Mayıs Amasra - Safranbolu Keyfi

Ben galiba Amasra - Safranbolu seyahatimizden de dogru duzgun bahsedememiştim...
Önce Amasra'da 2 gece kalıp, oradan da Safranbolu'ya geçmiştik. Ama kesinlikle tam tersi yapılmalıymış...



Safranbolu'yu daha cok sevdigimden önce oradan bahsedeyim...
Gülevi'nde kaldık, bayıldım bayıldım bayıldım...
Safranbolu’yu ayaklarınızın altına sererek, huzur ve keyfi, Osmanlı sadeliğini ve asaletini günümüze taşıyan bir mekân Gülevi...
Keyif ve kaliteyi birinci planda tutarak butik otel olarak tasarlanmış..
Gül Hanım eski bir hostes, eşi İbrahim Bey ise mimar...
Burayı cok sevdikten sonra yerleşmeye karar verip, burayı yapmışlar...
Acaba ev çok güzeldi, o yüzden bu karı-kocaya bayıldım, yoksa bu karı-koca çok sevimli ve hoşsohbetti, o yüzden mi Gülevi'ne bayıldım, bilmiyorum :)

Odalar, özellikle televizyon ve mini bardan arındırılmış, ama illa da iş diyen misafirler için kablosuz adsl hizmetinin yanısıra, tam teşekküllü ofislerinden de yararlanabiliyorsunuz.



2 ayrı binadan olusuyordu, iki binanın ortasında cok keyifli bir bahce vardı ve kahvaltı icin diger binanin altındaki restorana geciyorsunuz.
Ben recel sevmemi ama bu çiftin hazırladıgı reçel gibisini simdiye kadar yememiştim :)
Kahvaltı yaparken agzınıza attıgınız her lokmada, daha da bir mutlu oluyor insan..
Biz mukellef bir kahvaltı ederken bizim yavru da kosturdu durdu.



Arada bizim yavru biraz TV'de seyretti, Gul Hanım ve Ibrahim Bey kucuk konukları da unutmayıp onlar icin cok guzel bir DVD arsivi olusturmuslar :)


Aksam uzeri, hukumet konagının oraya yuruduk, burada da Amasra'daki kadar olmasa da cok guzel bir gunbatımını seyrettik...


Gelelim Amasra'ya, yedik, içtik, sabah akşam :)
Bir tepeye cıkıp, bir seyler içtik, ama simdi adını hatırlayamadım :(


Ama ben galiba Amasra'daki kadar güzel bir günbatımını da daha önce görmemiştim...
Sırf bu günbatımı için bile gidilir Amasra'ya :)

30 Ay Pedagog Kontrolumuz

Hafta sonu pedagoga gittik...
Daha onceki pedagogumuzdan pek memnun kalmamistim, aslinda sevmedigim yani, pedagogtan daha cok evlilik danismani seklinde yaklasmasiydi...
Neyse bu yeni pedagogu bir arkadasimin tavsiyesiyle buldum...
Ama acikcasi bir suru sey daginik kaldi...
Belki ben orucluydum, kafam yerinde degildi, bilemiyorum...

Neyse oncelikli gidis amacim, 'Doruk yuvaya hazir mi?'

Doruk'un gelisimini oldukca iyi buldu, konusma ve konusulanlari anlama acisindan 3 yas olgunluguna ulasmis. Bezden de cikti, orada yaptigi bir kac basit uygulamada da yuvada sorun yasamaz dedi. Ama benim resim ve muzik sevmeyen ogluma orada bir cizgi cizdirmeyi basaramadi :( Doruk kesinlikle reddetti. Doruk hep bu sekilde gerci, cok iyi yapamadıgı seyleri yapmayı reddediyor ?!?!? Buna sebep ne diye sordugumda, cevabı havada kaldı acıkcası.

Ama yuvaya vermemi, eger evde bakıcı sorunumuz yoksa, su noktada pek tavsiye etmedi, yine diger butun doktorların dedigi sebeple, bu sezonda hastalıklar baslayacagı icin, baharı bekleyin dedi.
Ancak ondan sonra da bu olgunluktaki bir cocuk, kendi yasıtlarıyla bir araya gelmezse, gerileyebilir dedi ?!?!? Her gun cocuklarla bir araya getirin, top havuzlarına goturun, evde cocuk toplayın dedi. Hani hastalık ne oldu diye sorunca, cevabı yine havada kaldı ?!?!

Bir de 'simdi ben size, bu cocuk 3 yas olgunluguna gelmis deyince sizin hosunuza gidecek, ona surekli yukleme yapacaksınız, ama sakın yapmayın. Ozellikle anaokuluna basladıgında da ogretmenlerinin bu sekilde davranmamasına dikkat edin, yoksa cocugunuz kendini durdurabilir dedi'. Anaokullarında sizden ovgu almak icin, ona surekli daha ileri doneme atlayabilmesi icin yeni bilgiler yuklemeye calısacaklar, ama benim tavsiyem 6 yasına kadar asla bir cocuga surekli ders verir gibi, projeler yaptırılmaması. Yoksa cocuk kendini kapayabilir diye uyardı. Ama bu konusma da havada kaldı.

Diyorum ya, ya benim orucluyken kafam hic calısmıyor, ya da doktor hanım, bazxı seyleri tam acıklayamadı.

Vapur sefası


Haftasonu dedik ki, 'Hadi Doruk'u vapura bindirelim'
Atladık arabaya, ver elini Karakoy iskelesi... Arabayı park edip iskeleye gittik, ama kacırdık ilk vapuru, beklerken oradan cok guzel bir meyve tabagı yaptık, Doruk afiyetle yedi, hem orada, hem vapur keyfi sırasında...


Önce biraz dışarda oturduk, martıları seyretmeye, ama çok rüzgar olunca iceri girdik, tabii hemen çaylarımızı söyledik :)


Doruk koltukların tepesine geçti, o da küçük vapur oldu :)
Kollarını açıp sallandı durdu, 'Ben küçük vapurum' diye :)


Ne kadar eğlendigini anlatmaya gerek var mı :)


Daha sonra attık küçük bey pusetine, hadi Modern Sanat Müzesine gidelim dedik, yol üstünde Karaköy karakolu, güzel şehrimin her kösesinde ayrı bir güzellik oldugunu nasıl da cıkarıyor insanın karsısına :)
Çok seviyorum bu şehri, çokkkk

Modern Sanat'ta bir seyler yedik, Doruk ozellikle heykellere ilgi gösterdi :)
Hele ayagı takılıp duserken yumurtaların havaya uctugu cocuk heykelini cozmek icin epey ugrastı :)
Ama sonrasında ancak yarım saat dolastık...
Attık yine beyfendiyi pusete, otoğarka dogru yollanırken, bizim bey 5. dakikada uyudu :)

Alaçatı Kaçamağı...

Uzerinden 1 aydan uzun zaman geçti, aa fırsat bulup yazamadım bir turlu...
Alaçatı cok keyfiliydi, tadı damagımda kaldı...
Çılgın Çeşme gecelerini yaşamadık, biz içi geçmişler olarak ama deniz, ne diyebilirim ki, Ege denizi, dünyada üstüne tanımam, ne cok sıcak, ne cok soguk ...

Alaçatı'nın içinde Beyazhan'da kaldık, çok keyifliydi, gerçi yatmadan yatmaya gittik... Ama kahvaltı yaptıgınız avlu son derece huzurlu... Gerçi sabah erkenden kalkmazsanız, sonra sıcaktan dolayı durulacak gibi olmadıgını soylemisti pansiyon sahibi. Ama biz sanırım abartmısız erken kalkmayı, biz uyandıgımızda daha kahvaltı bile hazır degildi :)

2. gün denize Babylon'a gittik, deniz, Ayayorgi'ye göre daha keyifliydi kesinlikle...
Bence plajı da...
Hele bu midye dolmalar, hiç Istanbul'daki gibi degil, 50 tane yiyebilirim, pilav degil, gercekten midye yedigini hissediyorsun...

Birinde cay içtik, birinde içki içtik, birinde lafladık, sadece 2 günümüz olunca, sürekli gezdik :)


İşte burada kahve içtik, ama nasıl güzel bir sakızlı kahveydi... Arkadasımla, aksam üstü restauranta rezervasyon yaptırmaya gittiğimizde oturduk, bayıldık, sonra aksam yemek dönüşü kocalarımızla bir daha oturalım dedik, ama Alaçatı öyle kalabalık olmuşki, hele haftasonu akşamları çekilecek gibi değil, Eminönü Meydanı'ndan farkı kalmamış. Tavsiyem kahvenizi akşam üstü sakinken içmeniz...


İşte burada olaganustu bir aksam yemegi yedik... Ama hala tadı damağımda, o ahtapot ve kalamar ızgara, galiba şimdiye kadar yediklerimin içinde en güzeliydi. Yemekler olaganüstü, o yüzden en kısa sürede Anadolu Yakası'ndaki Maria'nin Bahçesi'ne gideceğim. Ancak o ambians, agacların icinde oyle güzel yerleştirmişler ki masaları, ağaçlarla sanki herkese özel localar gibi hissediyorsunuz. Dekorasyon, ortam şahane, tabaklar porselen desenli tabaklar, garsonlar gayet kibar, mezelere denecek laf yok... Ve sonunda gelen hesap, Istanbul'la hala kıyaslanamaz :)

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Trust me, I'm a pilot...

border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5373618825990977906" />
Once babayla Hazerfan'a gidilir...

Babanın arkadası kontenjanından ucaklara kıyın kıyın yanasılır...

İçerde ne var ne yok kontrol edilir...

Sevimli, uslu çocuk ayaklarıyla, babanın arkadasının gönlü kazanılır ve ucagın içine geçilir...

Ver elini gökyüzü...

Haftaya da broveyi alırım artık :)

21 Ağustos 2009 Cuma

Doruk 30 aylık


Su son bir ayda cok buyudu...
Artık oturup sohbet edebiliyor resmen benimle...
Daha onceleri isten eve telefon actıgımda, benimle hic konusmayan oglum, artık ne yaptı, ne etti anlatabiliyor...
Son zamanlarda sanki yemek sorunumuz da azaldı...
Hala krizler olmuyor degil, durup dururken, ama neyse ki cok uzun sürmüyor...
Gerçi çok daha şiddetli oluyor...
Kendi gücünü göstermek istiyor.
Bu arada boyu 94 cm, kilosu da 15 kiloya yaklasıyor...
Artık peynire basladık, aralarda ayran ve dondurma kacamagı da yapıyoruz...
Ama dedigim gibi, sanki bu ay daha bir büyüdü...
Konuşmaları çok mantıklı, fikir yürütüyor, çözüm sunuyor...
Hala tam bir lokum :)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kıskanıyorum...

Taaaaa dünyanın bir ucunda, 2 dünyalar güzeli kızını, kimseden yardım almadan tek başına büyüten, üstelik bunu son derece eğlenceli bir şekilde yapan, bunun yanında benim blogun ne olduguyla ilk defa tanışıp, hayranı oldugum, 2 cocuk büyütüp, böylesi güzel bir blog yaparken üstüne üstlük, bir de resim, heykel, el işi, dünya kadar işe vakit ayıran Nilüfer'i cok kıskanıyorum. Sayfasiyla ilk defa baby shower icin fikirler ararken tanismistim, o zamandan beri once 'Nilufer'in sekerleri', sonra 'Anneyiz.biz' ve nihayet simdi de 'Decaflatte'de okuyabiliyorum kendisini. Hala hevesle, vaktiyle bahsettigi kitaplarini bitirmesini bekliyorum. Ama bu blog şahane değil mi :)

Bir de Istanbul'da, 'Akilli Bebek' vasıtasıyla tanıştığım, ikizlerini yine tek başına, bir gün bile kimseden yardım almadan büyüten, onlari pırıl pırıl 2 afacan haline getiren Özlem'i kıskanıyorum. Çocuklarını büyütmek uğruna işini bırakmayı göze alan cesaretini kıskanıyorum.

Sonra cok guzel fotograflar ceken, yine el becerileri ve yaratıcılık konusunda kıskandığım Tugba var, kıvırcık saclı Defdef'in sayfasına girmek hergun mutlakalarımdan oldu artık :)

Ps: sabah sakin kafayla basladıgım bu post, yanlıslıkla bitmeden yayınlandı, simdi bu saate kadar is calisirken sırf ara vermek icin girdigimde gordum :( Artık bu kafayla ne yazdım onu bilmiyorum. Affola...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Doktor kontrolumuz


Bu gordugunuz yavru, aslında boyle kucuk gorunmekle birlikte son derece olgun bir yavru...
Salı günü, Süha işten izin aldı, Doruk'un gidilmesi gereken 3 doktor randevusu birikmişti...
Önce 2.5 yaşına geldiğinden doktorumuzun tavsiyesiyle göz kontrolu yapılmış...
Doktorlar ve hemşireler şaşırmış, bizimki karşısında formalı biri gördüğünde dünyadaki en sevimli ve uysal cocuk olabiliyor, doktor önlüğü de bunlara dahil :)
Doktorun her söylediği yönlendirmeyi harfiyen yapmış, makineye çenesini dayamış
Uzakta gördüklerini tek tek saymış.
Neyse ki gözler sağlam, 5 yaşına kadar bir daha kontrole gerek yokmuş.

Sonra alerji doktoruna geçmişler;
1 ay içinde kilo almış, boy uzamamış. Doktorumuz haftada max. 2 bardak olmak üzere ayrana izin vermiş. Zaditen 3 yasına kadar devam. KEci peyniri simdilik bir sorun yaratmamıs gorunuyormus. 1 ay sonra tekrar cagırmıs, ama bu sefre kan testlerini de istemis :( Iste Doruk'un karsısındaki uniformalı olmasına ragmen olgun olamadıgı tek yer :(

Oradan da Murat Enişte'sinin muayenesine geçmişler. Hemen iki randevu arasına girip, aşısını yapmışlar, ama babası o yogunlukta ne aşısı oldugunu bile soramamıs.

Her neyse her 2 doktorda da (3. doktor enişte olunca onu akraba ziyareti sayıyor Doruk) bütün söylenenleri harfiyen yerine getirmiş ve sonrasında da onlardan şekerini istemiş :(
Biliyor musunuz Doruk, şu lolipoplara doktorlar sayesinde alıştı. Bu doktorlar çocuk aglamasından başları şişitiğinden daha odaya girer girmez çocuk ellerine birer tane şeker tutusturuyorlar. Belki de Doruk bunu sadece doktor muayenesinde yiyebildiginden bu denli uslu duruyordur, ne dersiniz :)

Hızlı bir yolculuk....

Sabah erkenden ilk feribotla Bursa...
Tum gun musteri ziyaretleri...
Aksam 17:30 feribotuyla Bursa'dan Yenikapı...
Ölüyorum yorgunluktan...
Amaç haftaya 3 gece yerine 2 gecelik bir program yapmak...
Böylece yavrudan uzakta daha az geceler geçirmek...

Offf offf, su Bursa ofis bir otursa da bu kadar sık gitmek zorunda kalmasam...

Ama hayır, tükenmişlik muhabbeti yapmayacağım...
Şükür, şükür, şükür :)

11 Ağustos 2009 Salı

Haftasonundan devam...

Pazar gunu Ozlem'lerin bahcede cok keyifli bir mangal organizasyonuna davetliydik. Sagolsun Özlem yine döktürmüş, Kenan'da çok güzel mangal yapıp, bütün gün bizi beslediler :) Doruk ilk başlarda gayet iyiydi, çünkü uyusun diye 2 saat arabada dolastırmıstım onu. Uykusunu alınca yüzü bile gülüyordu, Banu'yla Engin epey şaşırdı hatta. Ama sonra bizimki yine başladı yapacaklarına. Aşağıda fotolardan da göreceğiniz şekilde, Çınar hariç herkesle bir vukuat yaşadı :( Hatta bir ara koptuk artık, sanırım 1 saat falan 'aaaaaaaaa' diye aglıyor, ama sırf beni sinirlendirmek için, bu sırada, kaydıraktan kayıyor, zıplama oyuncagında zıplıyor, bir kosede fındık yiyor, ama hep aynı ses, 'aaaaaaaaaaa' . Bir cocuk 1 saar boyunca nasıl bu sesi cıkarır merak edenler varsa Doruk'a sorabilir. Artık herkes Doruk'un taklidini yapmaya başladı.


Bizimki Ozlem'lerin bahceye girip, bunu gordugunde, nasıl sevindi anlatamam. Artık bir saniye yerinde duramayan bir cocuk oldugundan, boyle hoplama zıplama turunden oyuncaklara bayılıyor :) Tüm gün, bu oyuncagı en cok kullanan herhalde bizim yavru oldu :)Aralarda, Kerem girdi, cıktı, bir ara Tugim girdi, çıktı, en son da Batu abisi eşlik etti ona. Ama bizimki daimi elemandı :)


Bizim yavru, bir ara Özlem'lerin on kapının oradaki saksıların içindeki arılara takıldı, bu ara en buyuk meraklarından birisi, arıların poposundaki igne. Ona hep sakın arıları rahatsız etme, uzaktan seyret, eger ellersen, canları acır, ve belki popolarındaki igne yanlıslıkla eline carpar diyordum :) Boyle olunca onu merak etti, 10-15 dk kadar arının poposunda igne var mı, yok mu onu kontrol etti...


Sonra bir ara Oguzhan'da geldi yanına, Oguzhan artık süper konusuyor, yani al karsına, dunya sorunlarından bahset, o noktaya gelmiş. Bıcır bıcır, tam yemelik :)


Bizim beyfendinin en sevdiklerinden biri de bu sisme yunustu. Zaten yunus hastasıdır kendisi, ama sansa bakın ki, Azra'nin da en sevdiklerinden biri bu olunca, tabii aralarda cekismeler yasandı :) Neyse ki acık hava olunca birbirlerinden uzaklastırmak nispeten daha kolay oldu.


Azra ile Doruk'un bir diger kavga konusu da işte bir koltuktu :) Dısardayken bir ara yagmur yagınca, koltuk ıslandı, bu kadar erkek içinde tek kızımız Azra hanım, hemen eline mendilini alıp silmeye başladı tabii :) Bizim sıpa rahat bırakır mı, bırakmaz...
Tabii sonra da sen oturacaksın, ben oturacagım kavgası :)


En sonunda çözümü ikisini birden oturtmakta bulduk, hatta bir de Batu abileri geldi yanlarına :)


Ataberk'le tartısma konusu ise işte bu kamyonet :) Özlem, biliyor cocukların cekismelerini tabii ,dısarda hic oyuncak bırakmamıstı. Oguzhan gelirken yanında bu kamyoneti getirmiş, Ataberk hemen alıp oynamaya başladı. Bir süre sonra, bizimki, şimdi kime catabilirim diye bakarken, sanırım Ataberk'i gozune kestirdi, bu sefer de onun elinden almaya calıstı, ama cok ısrarcı olmadı bu konuda neyse ki..


Kerem'le olan durum ise, boya kalemleri konusuydu, ama bunu da digerlerine gore nispeten daha yumusak atlatabildik. Boya kalemleri cok olup her ikisinin de eline sıgmayınca birbirleriyle paylasmayı uygun buldular :)


Tugi'yle ilk catısmayı kaydırakta yasamıslardı, ikincisi ise, işte bu hamakta oldu :( Gerçi burada gozune saglam bir tekme yedi bizimki, tabii yine arkasından feryat figan.


Tabi hep sikayet olmaz, yine sık sık tartıssalar bile, en iyi oyun arkadası Azra oldu. Birbirlerine sarılıp opustuler once evde.


Sonra da fındık fıstıkla beslediler :)

İşte bir pazar günü de böyle geçti :)
Tekrar teşekkür ederim Özlemcim :)