29 Ocak 2009 Perşembe



Canım Doruk, 2 yasına girmek üzeresin ya, ben senin eski fotolarına takılıp kalıyorum sürekli. Ne kadar çabuk geçti, daha hala emzirirken bana güldüğün günleri hatırlıyorum ki, sen 8.ayda bırakmıştın emmeyi. Sonra pıtır pıtır emeklerken poponun arkadan saga sola atarken ki komik halleri. Baksana su fotolara, el kadarmıssın derlerdi ya, sen gercekten el kadardın canım oğlum.
Benim cektigim fotolar cok guzel olmayınca, bir de nerdeyse hic ailece fotomuz olmayınca Pemra Yüce'yi bulmustum arastırırken ve gelip cok guzel fotolar çekmişti... Hala sık sık alıp, hazırladığı bu albüme bakarım, iyi ki çağırtmışız eve de senin o bebek hallerini böyle keyifli pozlarla bize vermiş....


Daraldim, bunaldım, her ayın son haftası mı aynı eziyet olur...
Her ayin son haftasi sorgular mi insan ne icin çalışıyorum diye...
Kazandığım parayı rahat rahat ailemle zaman geçirip harcayamacaksam neden çalışıyorum diye mi ağlar geceleri...
Sürekli keşke şurda olsaydım, keşke oğlumla oynayabilseydim, keşke keşke diye mi içini yer...
Gelmesin artık ay sonu, bıktım ama ben, bu kadar strese her ayın son haftası, midemin ağrımasından, vucudumdaki her kasın tutulmasından, geceleri rüyamda ertesi gün mal sevkedilecek müşterileri görmekten sıkıldım gerçekten.
Oğlumu alıp, Kız Kulesine karşı güneşin batışını seyrederken çay içmek istiyorummmmmmmmm ben

Oglumun sefertası :)


Dun oglum abi olmus dedim ya, hemen havaya girdim... Birkac seneye oglum daha da kocaman olacak ve ben onu her sabah okula hazırlayacagim. Boyle guzel sefertaslarının icinde yiyeceklerini hazırlayacagım, sonra aksam kontrol edecegim, ne kadarı geri gelmiş diye :) Ondan sonra okulda neler yaptılar, ogretmenleriyle ne konustular, arkadaslarıyla neler yaptılar onu konusacagız, aksam yemek masamızın etrafında otururken. Biraz daha sohbet ve dinlenmenin arkasında oglum derslerini yapacak. Allahım o gunler simdi o kadar uzak geliyor ki, ama biliyorum ki geldigi gun 'zaman ne cabuk gecti, daha dogdugun gun aklımda' diyecegim.

Hay yahu, ne yazmaya karar verdim, konu nereye geldi :) Bu fotoyu indirdigim sitede o kadar guzel dekorasyon ve cocuklar icin ilginc fikirler var ki, 2 gundur aksamlari surekli bu sitedeyim

Vakit buldugunuzda bakının, ama bolca vaktiniz olsun, oradan oraya tıklarken zaman oyle cabuk akıyor ki :)

28 Ocak 2009 Çarşamba


Blogumuza gelen arkadaslara bizden ufak bir hediye :)

Benim Oğlum Abi Olmuş


Benim oğlum kocaman abi olmuş :) Bu akşam tam mesai bitip, eve koşmak üzereyken ay sonu çalışmaları nedeniyle hafta sonu işe gelip, oglumla bir gün daha az zaman geçireceğime canım çok sıkılınca hemen Süha'yı aradım ve dışarda buluşup yemek yiyelim dedim. Neyse ki o da çok yorgun değilmiş, ben eve uğrayıp Doruk'u aldım ve restoranda buluştuk. Açıkcası şimdiye kadar Doruk'la gittiğimiz her yemek ağzımızdan burnumuzdan çıkmıştı, iki saniye oturmaz, bize nefes verdirmezdi. Bu sefer de aynısı olacak korkusuyla gittik. Ama benim oglum, biz yemek siparislerimizi verirken guzel guzel etrafı dolastı, cocuklar icin hazırlanmıs kutuphaneden kendisine bir kac kitap secti ve yemekler gelene kadar uslu uslu okudu. Sonra 'He-man' mönüsündeki misket kofte, haslanmış patates ve soslu makarnadan oluşan yemeğini güzel güzel yedi :)

İnanın bu çocuk son birkaç günde ciddi büyüdü. Tamam 2 yaş krizi de kendini aralarda gösteriyor ama, kendi kendine oyun oynamalar, restoranda oturma, anne-babasıyla sohbet, gercekten büyüdü :)

Anne İş'te - Dr. Sabiha Keskin Paktuna


Bu kitabı okurken cok sevmistim ve bana bircok konuda faydası oldu. Doruk'la her sabahki vedalasmalarımızı, ve aksam gecirdiigmiz vakitleri bu kitap sayesinde cok daha net oturtmustum kafama. Kitap çalışan annelerin yaşadığı zorlukları, problemlere nasıl yaklaşılması gerektiğini ve doğru bilinen yanlışları anlatıyor.

Mesela ben bu kitap sayesinde, asla hiçbir sabah Doruk'tan saklanıp işe çıkmadım. Her seferinde onunla vedalaştım, öyle cıktım ve Doruk'ta kaybetme duygusu hiçbir zaman olmadı. Arkamdan ağladığı günlerde oldu, ama bunlar 2 senede toplam 10 gundur değildir, onlarda içim parcalansa da yine de gizli saklı kacmadım.

Bir diger konu da hep dert yakınılan buyukannelerle, dedelerin cocukları sımartması konusuydu, bu konuda bende cok hassastım, ama kitapta bu konuyla alakalı bolumleri okduktan sonra acıkcası bu konuda kendimi uzmemeye karar verdim. Cunku bu kitap sayesinde anne-baba ile buyukanne-buyukbaba arasındaki farkı gayet net gördüm.

Ben kitapları okurken hep sunu düşünürüm, bu kitapta benim işime yaracak tek bir cümle bile olsa, bu kitap benim için iyi bir kitaptır :)

Kitabı bitirdikten sonra bazı forumlarda Sabiha Keskin Paktuna, Prof'tu, Docent'ti tartısmalarından dolayı biraz canım sıkıldı ama kitap yine de gerek çalışan, gerek çalışmayan tüm annelere tavsiye edebileceğim bir kitap...

Brilliant Brain Games for Kids to Enjoy


Bu kitap da yine oyun fikirleri bulabileceginiz kitaplardan biri. Akıllı Bebek Akademis, Bebekler İçin Beyin Geliştirici Zeka Oyunları ve bu kitap içindeki oyun fikirleri aslında birbirlerinden cok da farklı değil. Akıllı Bebek Akademisinde ilave olarak, başlangıçta genel bilgiler var, ancak Brain Games kitabı da gerek baskısı, gerek icindeki fotolarla okuması en keyifli olanı dogrusu ;)

Seçim size kalmış.

Bebekler İçin Beyin Geliştirici Zeka Oyunlar


Jackie Silberg'in iki tane kitabı var, bunlardan ilki 0-12 ay, ikincisi ise 12-36 aya yönelik oyun fikirlerinden oluşuyor. Açıkcası ben bu kitapları almadan önce Akıllı Bebek Akademisi'ni okumustum, ve onun içindeki oyunlarla bunların içindeki oyunlar neredeyse birebir aynı. O yüzden ya Akıllı Bebek Akademisi, ya da bu seti alın diyebilirim.

0-1 Yaş Bebek Beslenmesi - Prof.Dr.Hilal Mocan


Bu kitabi da Doruk henuz birkac aylıkken almıstım, ek godaya geçişte neler yapmalı neler etmeli diye. Ama acıkcası cok bir faydası olmadı bana. Eger duzenli memnun oldugunuz bir doktora gidiyorsanız, ve bu doktor ek besine geçiş sırasında size ayrıntılı bilgi veriyorsa çok farklı, çok değişik bir bilgi yok içinde.
İçinde gıdaların besin degerleri, cok fazla olmamakla birlikte örnek beslenme tabloları ve annelerin sık sordugu sorulara cevaplar var.
Yanlış anlaşılmasın, kötü bir kitap olarak söylemiyorum, sadece eğer doktorunuzdan memnunsanız bu kitaba çok fazla ihtiyac olmaz diye düşünüyorum.

27 Ocak 2009 Salı

Montessori Egitimi

Nihayet Montessori grubunda bu haftanın aktivitesi için yapacagımız etkinliğe karar verebildim, ama bu akşam kendimizi yüzmeye kaptırınca bunu yapmaya fırsat bulamadık.

Yabanca bir blogta gorup esinlendigim bir fikirden hareketle Doruk'un gölgesini çizeceğim. Hem onu ayakta tutup, büyükçe bir kagıda, hem de bir fotosunu kesip onun gölgesini kesecegim. Çizme ve kesme kısmı bana (Doruk hala makas kullanamıyor cunku), boyama kısmı ise Doruk'a ait olacak. Eğer yarın akşam Doruk'un yönlendirmesiyle başka bir oyun yaratmazsak yarın akşamın konusu bu :)



Tabii, benim gordugum blogtaki calısma cok ustacaydı, bizimki boyle gorunmeyecektir, ama olsun, ben de Doruk'la bu aktiviteler sayesinde yavaş yavaş geliştiririm belki el becerilerimi :)

Deniz çok güzel, gelsenize :)


Akşam işten gelip zili bastığımda bu yavrunun içerden sesini duymalısınız :) 'Emineeee, Emineeeee, anne geldi' diye. Bu aksam eve girer girmez canım oglum beni elimden tutup direk kitaplıgına goturdu. Bu aralar en favori kitabı olan Cıvıl Cıvıl 365 etkinlik'i aldık yine :) Elimi yuzumu yıkamama bile fırsat vermedi. Hemen kitabı okumaya başladık ve sonra orada birbirine bitişik şekillere heveslendim ve 6'lı balık yaptım, tabi kitaptakilerin yanında benimki oldukca komik oldugundan fotosunu bu seferlik cekmedim, biraz ustalasayım, fotolar sonra :)
Neyse balıkları ben kestim, o da ustunu cizdi kendine göre. Sonra da balıkları salondaki halımızın üstüne attık (aramızda kalsın ama bizim halımız, aynı zamanda bizim denizimiz), biraz yüzdük balıklarla beraber, dibe daldık, orada ahtapot ve yengeç gördük :) Biz yüzmeye devam ederken de Süha geldi, tabii o da bizimle deniz sefamıza katıldı :)
Bu gece bir yüzdük, bir yüzdük sormayın ...

Madem bu oyuncak tavsiyelerinden gidiyoruz, yine Doruk'un en sevdigi oyuncaklarindan birinden daha bahsetmeden olmaz. Bunu da Leonardini'den almıstık, ELC'nin bir oyuncagi. Asansorle yukari cıkarken ısıklar yanıp sönüyor ve ses çıkarıyor. Araba mavi yoldan aşağı inerken de öyle :) Bir de yan tarafındaki hava ve benzin pompalarından bir seyler doldururken, hava fıslaması ve benzin dolum sesi cıkıyor :) Tabii bizimki bayılıyor.
Ama bu oyuncakla asıl en cok sevdigi, kaydıragına cıkıp kaymak ve en ustundeki helikopter pistine çıkıp ayağa kalkmak :)

26 Ocak 2009 Pazartesi

Helal paraymış :)


Dund e bahsetmistim, Doruk'un simdiye kadar en uzun sure oynadigi oyuncak diye, ama arkadaslar bu aksam 1.5 saate yakın bununla oynadı ve bizim dahil olmamıza bile cok ender gerek kaldı. Kendi kendine oynuyor, koprunun altından, ustunden geciriyor, canı sıkılıyor evleri ceviriyor, sonra tekrar yapıyor. Trenleri hızlı suruyor, sonra 'devrildi' fdiye gülüyor. Gerçekten her erkek çocuk annesine kesinlikle tavsiye ederim, büyüklerimizin deyimiye 'Helal paraymış' gerçekten :)

25 Ocak 2009 Pazar

Bunlar da hafta sonu aramıza katılanlar

Biz bu cocugu doyumsuz ve sımarık yapacagız galiba

Haft sonu Doruk'un oyuncaklarının arasına katılan bir diger oyuncak da bu. Anne - baba ve Doruk. Kollar la gozlerin yerlerini aralarda karıssa bile, genelde dogru yerlere takıyor. En azından kafadan kol veya ayak cıkarmıyor :)

Bu ara Doruk'un birkac arkadasının birden dogum günü yaklaşıyor. Onlara hediye seçerken, her seferinde bir tane de Doruk'a alınıyor. Çok dogru olmadıgını biliyoruz ama dayanmıyoruz işte :(

Bir Diğer Yeni Oyuncağımız


Dun Doruk kendini, trenle o kadar kaybetmişti ki, bunu çıkarmadım bile. Biraz trenden hevesini alsın, birkac gun sonra da bununla oynariz diye dusunup.


Dun bunu gorur gormez Süha'yla ikimiz de atladık üstüne. Küçükken bunları ne kadar cok sevdiğimiz geldi ikimizin de aklına.
Ama dürüst olalım, ikimiz de korkuyoruz bunu çıkarmaya. 2 yaş krizinin ortasındaki bir çocuk bunlarla kimbilir neler neler yapar. Acaba hedef tahtası olarak kafalarımızı kullanır, yoksa etraftaki vazoları mı kullanır karar veremedik :) Bunların sıkıstırılmıs karton veya kopukten versiyonlarını biraz daha arastırsak, bulamazmıydık acaba :)

Mohini'de bir Pazar


Bugun sabah yine erkenden kalktıktan sonra Mohini'ye gidelim dedik. Biz gittigimizde daha kimse yoktu, zaten amaç, kimseler gelmeden, henüz sakinken gidip, kalabalıklaşmadan dönmekti.


Ama bu kadar erken gidince de atolyeler henuz acılmamıstı, biz de biraz dolandık magazaları diye dusunduk, ama Doruk'un yine Heyheyleri uzerindeydi. Zar zor Tayga'dan ahsap bloklar alabildik, ama secmek cok zordu, Doruk bir saniye bile durmadı denebilir. Ama ahsap oyuncak almak isteyen arkadaslara kesinlikle oneririm, super oyuncaklar vardı. Biz Doruk fırsat vermeyince dogru duzgun inceleyemedik, sadece 1 tane alıp cıkmak zorunda kaldık.


Daha sonra atolyelerin oraya indigimizde sadece Kindroo acılmıstı, biz de oraya girdik, cok tatlı iki egitmen vardı, ama Doruk benimle bu ara biraz problem yasıyor, surekli kucagıma gelmek istiyor, aksam oldugunda artık bel agrısından ölüyorum. Bunun sebebi nedir onu da bulamadım, ama sürekli kucak istiyor, almayınca da olay çıkarıyor. Neyse Kindroo'ya girince orası Gymboree'ye benzeyince biraz rahatladık, epey oyalandık orada :)


Bu arada Doruk artık epey becerikli bir cocuk olmus, birkac hafta hastalıklar nedeniyle Gymboree'ye ara verince, fark etmemisim, merdivenlerden gayet guzel inip cıkabiliyor :)

Ama yavas yavas başka cocuklar da gelmeye baslayınca biz oradan cıktık, cunku hem onlardan bir hastalık kapmasın, ya da bizde hala bir hastalık varsa baskasına bulasmasın korkusundan :(

Arkasından orada yemek yedik, cok guzel bir restoran vardı, cocuklara ozel de mönüsü olan, Doruk köfteye bayıla bayıla yedi. Ekmek sevmeyen oğlum, oradaki ekmeklere de bayıldı. Şapkalı Kadın isminde bir yerde yedik, hemen Tayga'nın yanında.

Daha sonra yine baska bir oyuncakcıya girdik. Hokkabaz diye, cok guzel bir yerdi orası da. Oradaki beyfendi Doruk'un yasına uygun olacagını dusundugunden bize yapbozları tanıtırken Doruk kendi oyuncagını kendi seçti bu sefer. O kadar güzel oynadı ki, yaklasık 30 dk ve basından alırken hungur hungur ağladı, almadan duramadık. Doruk'a aldıgımızı gostermek istemedik, cunku her istediginin alındıgını gormesini istemediğimden. Eve dondugumuzde arabada uyuyaklamıstı, evde de uykuya devam etti. O uyurken ben de treni kurdum, ve uyandıgında treni salonda gorunce nasıl mutlu oldugunu anlatamam :)


Hemen hiçbir oyuncakla 15 dkdan fazla oynamayan Doruk yaklasık 1 saate yakın oynadı bununla. Bu arada artık oyun oynama suresi artmaya basladı. Son gunlerde yarım saat falan oyun yaratabiliyor kendi kendine :)

İşte bizim hafta sonumuz da bu sekilde geçti ....

Ucan yunus ve kocaman Ayıbalığı :)


Karsınızda ucan yunus Liya :)


Cumartesi gunu soyledigim gibi, Aquadolphin'e gittik. Ben sadece Eyup'te var sanıyordum, ama megerse bizim dibimizde yunus gosterisi varmıs :)


Aynı zamanda tam bir sanatcıydı :) Bize cok guzel bir resim yaptı, hatta sonra biz bu resmi acık arttırmada aldık, Doruk'a hatıra kalsın diye, ayrıca bize cok guzel bir de sarkı soyledi :)


Arkasından da Paşa bize sovunu yaptı :) O kocaman gövdesiyle neler neler yaptı :)


Sovun arkasından da taaaa yanımıza kadar gelip bizi selamladı....

24 Ocak 2009 Cumartesi

Aquadolphin


Bugün yunus gosterisindeydik, ayrıntılar ve diger fotograflar cok yakında ....

23 Ocak 2009 Cuma

Dorukcum, dogumgunune artık 1 aydan az süre kaldı ve ben iyice paniklemeye başladım.
Dün akşam ananenle konuşuyordum, daha dün gibi hatırlıyorum, lohusa depresyonlarımı
Sen kucağımda ağlarsın, ben sen ağlıyorsun diye ağlarım.
Annem, bana 'Senin o zaman bize çektirdiklerin az değildi, kocana, kardeşlerine, bana şükret ki, senin o haline dayanabildik' diyor.

Ama ilk günler zordu, millet neler yaşıyor, ben bu kadarcık şey yapmışım cok mu :) Neyse, dediğim gibi 2 seneye yakın bir süredir bizlesin ve ben sana dogumgununde neler yapabilirim diye arastırırken burayı buldum. Bakalım ben neler yapacagım. Ama kıs cocugusun ben oglum, soyle acık havadaki gibi cok keyifli partiler yapamıyorum ki sana.

Bİr itiraf

Tamam itiraf ediyorum; evde cocuk işçi çalıştırıyorum


Ama napayım, başka türlü yetişmiyor ki işler :)



Hem sadece kendi oyun odasını temizletiyorum. Şimdilik...

Çocukta Dış Disiplin mi? İç Disiplin mi? Dr.Thomas Gordon


Az once kargodan kitabım geldi. Son zamanlarda Montessori'yi takip ederken ve Tuba'yla yazısırken cok bahsi geçmeye başlayınca aldım bunu da. Bakalım hemen haftasonu başlayıp okuyayım bunu, umarım anlatımı keyiflidir de kitap elimde sürünmeden biter bir an evvel.
Kitabı henüz yorumlayamıyorum ama arka kapagında yazanlar;

" Çocuklarımıza demokrasiyi bir değer olarak öğretiyoruz, ama bir yöntem olarak öğretemiyoruz. Ne öğrettiğimizle, onu nasıl öğrettiğimiz arasında fark vardır. Bunun sonucunda, gençlerimizin ne evde ne de sınıflarda demokratik bir grup içinde yaşadıkları söylenemez. Evde ve okulda, kendine göre kurallar koyan ve bu kurallara uyulmasını ceza ve ödüllerle sağlayan bir sorumlu kişi vardır. Çocukların çoğu demokratik bir grup içinde yaşama deneyimi kazanamadan yetişkinliğe ve anababalığa geçer"

Thomas Gordon " Çocukta Dış Disiplin mi? İç Disiplin mi? " kitabında bu kısırdöngüden çıkabilmeyi ; çocuklar üzerinde güç kullanmayan etkili olma becerilerini öğrenip uygulamayı göze alan ve böylece iç denetimleri gelişmiş çocuklar yetiştirecek anababaların, öğretmenlerin ve çocuklarla iletişim kurmak isteyen herkesin başarabileceğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Bir oleyyyyyyyyyy daha

Nihayet oglumun dogum gunu hediyesine karar verdim.
Gunlerdir dusunuyordum.
Dunya kadar oyuncagi var, yeni bir oyuncak daha onun icin sadece 15 dk'lik bir yenilik olacakti.
Yeni kiyafet desem, zaten aldigim hicbir yeni seyi isteyerek giymiyor 'Doruk'un deil' diyerek.
Takip ettigim bloglar vasıtasıyla tanıstıgım Pınar bana 'Acaba' diye dusundurdu.
Ve dunden beri yazismalarin neticesinde, bugun beni yonlendirdigi Bengi cok guzel bir poster hazirlayacak ogluma :)
Doruk'cum uykusundan uyandiginda hemen gorebilecegi sekilde koymayı planladıgım bu posterle eminim ki cok mutlu olacak.
Ben de standart birsey almaktansa sadece Doruk icin hazırlanmıs bir hediye verebilecegim oğluma :)

Tesekkurler Bengi hazırlayacagınız icin ve tesekkurler Pınar, yonlendirdiginiz icin :)

Oley oley oleyyyyyyyyyyyyy


Oglum uyanıp yanımıza geldi ben iş için hazırlanıyorken, önce babanın üstüne zıpladık, Günaydın demek için. Sonra da beni elimden tutup mutfağa götürdü ve tost makinesini gösterip 'Anne tost yap' dedi :) Hemen hevesi gecmeden tost ekmeklerinin içine dil peynirini koyup bastık tostumuzu, ve sogumasını zor bekledik. Bu arada Süha da geldi yanımıza ve o da kendine bir tost koydu. Ve baba oğul keyifli tostlarını yedi. Doruk 7 gündür ilk defa keyifle, kendi talep ederek yedi tostunu :)Umarım günün devamında da aynı şekilde devam eder.
Dün bakıcımız da ağır grip olmuştu, annem de bizde olduğundan onu erkenden yollamıştı Doruk'a bulaşmasın diye, dün gece de arayıp bugün de gelmemesini söyledim. Bakalım bu yavruyu izole etmemiz onu ne kadar koruyacak. Ama daha bir önceki hastalıktan tam kurtulamadan yeni bir hastalık dalgasına daha kapılırsa iyice zayıflayacak oğlum. Tam ne güzel 13 kiloya yaklaştı derken, yine nerdeyse 1 kiloya yakın kaybetti çünkü.

22 Ocak 2009 Perşembe

Hastalıktan yeni cıkmıs 23 aylık Doruk

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler


Doruk'a hamile olduğumu öğrendikten sonra sürekli internette araştırmalar yaparken, ilk aldığım kitap bu olmuştu. Hemen hemen bütün hamile kadınların okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Kitabın içinde her ay ayrıca anlatılıyor, aklınıza gelebilecek bir sürü soruya cevaplar var. Ve ben bu kitap sayesinde hem vucudumda ve psikolojimde olabilecek değişikliklere kendimi hazırlıyordum, hem de basit durumlarda doktorumu aramama gerek kalmadan, durumu atlatabiliyordum. Hatta doktorumuzla olan görüşmelerimiz bile, benim sorabileceğim soruların çoğunun cevabını zaten okumuş olduğumdan, Doruk'un gelişimini kontrol edip hemencecik bitiyordu :)
Buraya giriyorsunuz, istediginiz sarkiyi yaziyorsunuz, ve çalışırken güzel güzel müziğinizi dinliyorsunuz :)

Offff ya hala ustune tıklanınca nasıl o siteye yonlendiriliyor beceremedim :(

Scrapbooking için yardımmmmm


Scrapbooking'le ilk defa Nilufer'in sitesinde karşılaşmıştım, o zamandan beri yurtdışına giden her arkadaşımdan ve kocamdan gelirken bana onunla ilgili kitap, malzeme getirmelerini istesem bile şu saate kadar maalesef elde var 'SIFIR'.

Çok güzel, çok keyifli bir uğraş. Ha bu koşturmacada buna nasıl bulacaksın derseniz o da ayrı ama olsun varsın o elimin altında bulunsun ben illaki bir ara vakit ayırırım.

Nerden alırım, nasıl yaparım, boyle guzel çeşit çeşit kağıtları, bununla ilgili kitapları, bilgisi olan bir ses versin ltfn

Eğer kimya mühendisi olmasaydım


Boyle guzel aranjmanlar yapabilir miydim ?

Saipua sitedeki çiçeklere bakarken kendimden geçiyorum, evde kendi kendime de böyle aranjmanlar yapabilir miyim diye düşüne düşüne. Ama ıhhh ııhh, ben hiçbir zaman böyle güzellikler yaratamam. O zaman napcez, gidip bunlari yapabilenleri gıptayla seyredip, alkışlayacağız :)

21 Ocak 2009 Çarşamba

7 * 7

Guya bu aksam Doruk'un eve gelisi serefine yeni fotolar cekecektim, onu oyuncaklarıyla, yeni ev duzeniyle, annesiyle sarılıp oynarken :) Ama sarjı bulamadım, cekemedim maalesef :(
Ben de bunun ustune hem dun gece http://fourlittlepenguins.blogspot.com/ sitesinde, bu gece de Defdef'in sitesinde gordugum bir oyunu oynayayım dedim. Nedir oyun, 7.klasordeki 7. fotoyu seciyorsunuz ve onun hikayesini anlatiyorsunuz :)



Bu foto kasim 2007'den, yani Doruk 7 aylik, fıldır fıldır emekleyip evi turluyorken. Yeni evimize tasınalı henuz 10 gun olmus, tarihe baktığımda. Bizimki elimden makineyi kapmak için üstüme üstüme geliyor, bundan sonraki karelerde kafasi kocaman büyüyerek üstüme çıkan bir yavru var. Canım oğlum benim, yarın baban sarj aletini bulsun da yeni fotolar çekeyim biraz, sürekli arşivden yiyorum bu ara :)

İyi ki çıktın güneş



Bugun artık su depresif durumdan cıkmaya karar verdim.
Uyandıgımda eşim ikimize de guzel birer tost yapmıştı, beraber sohbet edip onu yedik.
Bugün işe gelirken üzerime kot pantolon- tisort ikilisi yerine, etek-topuklu ayakkabı giydim.
İşe gelmeden once, 1 saat gec kalma pahasına da olsa kuafore gittim.
Masama geldikten sonra eşimin cuma günü, doğum günüm için erken bile olsa gönderdiği güllerimi kokladım.
Masamda iş maillerine boğulmadan önce keyifle kahvemi içtim.
Dün gece, benim hastalığım nedeniyle ananesinde bıraktığım oğlumla konuştum, annemden, dün gece hiç uyanmadan kesintisiz bir uyku uyuduğunu ve sabah kalkar kalkmaz, artık kan şekeri diplere vurdugundan yasak olmasına rağmen 'şeker' diye talep etmesiyle bir çikolatayı ve arkasından 3-4 biskuvi ve biraz kraker yediğini öğrendim, hepsi yasaklı yiyecekler olmasına rağmen, anneme kızmayıp, oğlumun kaç günden beri ilk defa isteyerek bir şeyler yediğini duyup mutlu oldum.
Sonra da PC'min kıytırık kamerasıyla cektigim bu fotoyu oglumun sitesine koymaya karar verdim.

Ve bugun moralimi hiçbir müşterinin veya hiçbir sorunun(sağlıkla ilgili olmadıkça) konusunda kendi kendime söz verdim ve akşam gidip oğlumu alacağım saati iple çekmeye başladım.

Bugün ve bundan sonraki hergün daha keyifli olacak. İyi ki çıktın güneş :)

20 Ocak 2009 Salı


Hadi canım oğlum, toparlan artık da seninle yine guzel guzel kitap okuyalım


Yine guzel guzel oyunlar oynayalım, evdeki yag sıcramasın diye kullandıgımız telle tenis oynayalım, sen mıknatıslı harfleri beni kızdırmak icin koltuk altına atıp ‘kayboldu’ de.


Sonra sekillerin icine mısır, nohut, kurfasulye dolduralım, canın sıkılınca sen onların hepsini elinin tersiyle odanın etrafına fırlat.

Hic kucagimda durmuyor, kendini doya doya sevdirmiyor diye soylendigim canım olgum, hastalıktan dolayı, kucagimdan kalkamıyorsun. Bir an evvel iyileşip enerjini topla da, yine kucağıma gelme.
Bir de hastalığının yanı sıra bu akşam özlem var. Moral bozukluğundan vucut direncim nasıl yıkıldıysa bir de grip oldum, bari o bulaşmasın sana diye, bu akşam seni ananende bıraktım, yanına da gelemiyorum. Ahh be oğlum, bitsin artık şu hastalıklar da güzel güzel dövüşelim, tüm 2 yaş krizlerine razıyım.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Hala hastayız

Sabaha karsi ben de hastalandim, ayni Doruk'taki belirtilerle. Şimdi oğlumu daha iyi anlıyorum, kolumu kıpırdatacak halim yok. İyi ki annem yanımızda. Bugün yine hastanedeydik, Doruk serum taktırmadı, yıktı ortalığı, ben de daha fazla ağlatmamak adına aldım onu, döndk eve. Serumu da yanımıza aldık, biraz biraz iciriyoruz. Zaten henuz kilo kaybı 1 kilo olmadıgı ici tehlike sınırında değilmiş, bu aksam kusmazsa, biraz toparlanır dedi, doktor. Lütfen kusmasın, ishali biraz düzelsin artık.

Hadi canım oglum...

18 Ocak 2009 Pazar

Bugün Doğumgünüm

Bugün doğumgünüm, oğlumsa cuma akşamından beri çok hasta :)Ayakta durmaya hali yok, sürekli kucağımda uyuyakalıyor, bu hastalık onu fiziksel olarak beni de ruhen perişan etti. Doktorumuz oyun gruplarına götürüyorum diye kızda, nisan ayına kadar izole etmemi istiyor, bağışıklık sistemi çok zayıflamış ve son 4 aydır 3. antibiyotiğimizi almak zorunda kaldık.
Sadece o biraz eğlensin diye, sosyalleşsin diye, çocuğu oradan oraya sürüklerken, bu çok büyük bir hataymış. Dün geceden beri ağlıyorum, kendi kendime söyleniyorum, nasıl böyle bir şey yaptım diye.
Ama sadece onun içindi, gerçekten...

16 Ocak 2009 Cuma


Yarın Doruk'la sabahtan Gymboree'ye gidecegiz, gecen hafta cok eglenmisti, umarim bu sefer de yine aynı şekilde eğlenir. Sonra da www.benimleoynarmisinanne.com vasıtasıyla tanıştığımız arkadaşlarımızdan Sinem ve Mert'in evine davetliyiz. Devrim&Rüzgar ve Elif&NAz'da katılacak. Lütfen yarına kadar bir hastalık çıkmasın da, oğlumla güzel keyifli bir gün geçirelim.
Hatta belki sonrasında oğlumun keyfi yerinde olursa, onunla alışverişe bile çıkarız. Ah canım oğlum son birkaç aydır o kadar çok hastalandın ki, artık program yapmaya bile korkuyorum. Şu kış bitip, bahar gelse de seninle yine sokaklarda, parklarda, çayırlarda, çimenlerde koşturalım.

Çocuklarda Özgüven Gelişimi

'Kendine güveni olan bir birey yetiştirmek için nelere dikkat edilmeli?

Özgüven Ve Öğrenme Becerisi

Özgüven; bireyin, kendisi hakkındaki duygu ve düşüncelerinin toplamı, kendini
tanımlama biçimidir. Kendimizi tanımlama biçimimiz ise motivasyonumuzu, tutum
ve davranışlarımızı etkiler. Kendimizle ilgili algılarımızın temelleri bebeklik
döneminde atılmaya başlar.
Kendi kendine yemek yemeye çalışan küçük bir çocuk, defalarca kaşığı ağzına
götürmeyi dener. Başaramaz, tekrar dener ve sonunda istediğini elde ettiğinde
"yapabiliyorum" duygusunu yaşar. Çocukta özgüven gelişimi; çocuğun öğrenme
yetenekleri, çevresiyle olan ilişkileri ve sosyal olarak kabullenilmesine, sevildiğini
bilmesine bağlı olarak gerçekleşir.
Yeni becerileri öğrenme yeteneği bir çocuktan diğerine farklılık gösterir. Her
çocuğun kendine özgü zayıf ve güçlü yanları olabilir. Önemli olan nokta, kendisini
kötü hissetmeden zorluklarla yüzleşmeyi, mücadeleyi öğrenebilmesidir. Yeni bir
beceri elde etmek için uğraşmak, o kunuda kendisini “beceriksiz, yetersiz”
hisseden güvensiz bir çocuk için olanaksızdır.

Çocuğunuz için YAPIN
Bir çocuk sevildiğini ve değer verildiğini bilirse kendisi
hakkında da aynı şekilde hissetmeye başlar. Çocuklar içten
gelen samimi duyguları kolaylıkla anlayabilirler. Onları
sevdiğinizden hiç şüphemiz yok, bunu ona da gösterin.
Sarılın, öpün ve onu çok sevdiğinizi her fırsatta söyleyin.


Doruk dogduktan sonra onun için araştırmalar yaparken 'Modern Anne' sitesi ile tanışmıştım. Ve bu zamana kadar bir sürü faydalı bilgi ve e-kitaba ulaştım sayelerinde. Bu konunun devamını veya başka faydalı bilgilere ulaşmak isterseniz hadi bakalım www.modernanne.com a

Doruk & Leydi

Gecenlerde bize Leydi geldi :)

Doruk onu görünce çıldırdı. Bir yandan mutluluk, bir yandan yeni olusmaya baslayan korkuları arasında gidip gidip geldi oglum :)

Oysa daha yazın hic korku yoktu, pesinden kosup elini agzına sokuyordu, herhangi bir olay da olmadı onu korkutacak ama biraz korku başladı.

Oysa daha yazın peşinden yakalamaya koşuyordu :)

Doruk & Babi


Onu o kadar cok seviyor ki............

15 Ocak 2009 Perşembe

Stres stres stres


İşyerinde artık stres seviyesi dayanılacak gibi değil. Resmen stresten vucudum arıza vermeye başlıyor. Her gün ya bir yerim tutuluyor, ya mideme agrılar giriyor :(
En cok da neye uzuluyorum biliyor musun oglum, aksam eve geliyorum, biraz oyun, kitap, yemek ve banyo, uyku hazırlıgı derken sana o kadar arastırıp buldugum yeni aktivitelerden hicbirini yapamıyorum :( . Bu nereye kadar gidecek, benim bu iş stresim beni daha kaç sene götürecek bilmiyorum, bir global kriz oldu, birileri gene dunyanin dengesini bozdu, olan bize oluyor :(

Neyse ki hayatimda sen varsin, baban var, ailem, sevdiklerim var da ayakta duruyoruz. Herkes saglıklı gerisi de bos zaten. Bu cümleyi gün içinde daha çok kurmam gerek galiba kendime...

14 Ocak 2009 Çarşamba



Keyfi yerinde bir kuzu :)

İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken

Bu aksam sizlere henüz birkaç ay önce bitirdiğim bir kitaptan bahsedeceğim birazdan. Bu arada neden kitap özetleri yapmaya karar verdim, ben Doruk doğmadan önce bir sürü kitap almıştım, ama asıl hoşuma giden kitaplar, hep birilerinin tavsiyeleriyle, yaptığı kısa açıklamalarla aldıklarım oldu. Belki ben de birilerine faydalı olabilirim umuduyla yazıyorum :)


'''İki yaşındaki bir çocuğun ebeveyni olduğunuzda, her gün, heyecan verici bir yolculuktur. Onlar Büyüdükçe serisinin ikinci kitabı olan İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken'de, Ebeveyn dergisinin uzman editörleri, dikkate değer üçüncü yıla doğru çocuğunuzun ne düşünüp hissettiğini -ve çocuğunuzun gelişebileceği besleyici ve güvenli çevreyi sizin nasıl sağlayacağınızı- anlatıyorlar.
Kitapta her bölüm gelişimin farklı kilometretaşları -dil gelişiminden öğrenmeye, paylaşma ve sabırlı olmak- üzere odaklanıyor. İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken, çocuğunuzun bakış açısından -endişeleri, meydan okumaları ve heyecanları- onun ne yaşadığını açıklayarak, yavaş yavaş gelişen davranışlarındaki günlük değişimlere sizi hazırlar. Çocuğunuzu tanıyarak, benmerkezcilik ten sosyalleşmeye, mutlak bağımlılıktan, bağımsızlığa geçerken onu desteklemenin en verimli yöntemlerini öğreneceksiniz. Bu kaynak ayrıca, çocuğunuzun cinsiyetinin farkında olması, tuvalet eğitimi ve hatta aileye yeni bir kardeşin katılmasıyla oluşan kıskançlık gibi ortak ama karmaşık sorunlarla başa çıkmak konusunda pratik tavsiyeler sağlar.'''

Aslında kitapta en çok hoşuma giden Muhteşem 2'yi anlattığı ön yazı :) Şu aralar bizim dönem çocuklarının anneleri panikle Trouble 2'yu bekliyoruz, ön yazı ise beni birazcık olsun rahatlattı.Bunun sebebini acıklayayım oncelikle. Kitap aslında cok fazla yeni bir sey soylemiyor, ozellikle serinin diger kitaplarını okuyunca soylenenler birbirine aynı. En cok uzerinde durulan, cocugumuzla olan iliskimizde onunla empati kurabilmek. Ama onsoz ve sonrasında yine kitabın icinde bahsedilen, neden Trouble 2 değil, Muhteşem 2'ler....

Çünkü 2 yaş, bir çocuk için bir sürü ilkin ve sevgi patlamasının yaşanması. Çocuğunuz bu sene içinde, belki de başka hiçbir zaman söylemeyeceği kadar çok 'seni seviyorum' diyecek, sizi öpecek, sizi kucaklayacak diyor. En az 'Hayır' dediği kadar sık sık bize, yani annelere sevgilerini gösterecekler bu sene Cheesy .

Kitabı sadece bunun için mi tavsiye ediyorum peki, tabii ki hayır. Kitap 2 yaşındaki çocuğun öfke patlamalarını çok güzel anlatıyor. Ve yine bu krizler sırasında bizlerin neden sakin olmamız gerektiğini anlatıyor. Hani bazen okuyorum, çocugum sinirleniyor, ben d ekendimi tutamıyorum, ben de öfkelenip ona bağırıyorum diye yazan anneler için özellikle tavsiye ederim. Kitap bu konuda da güzel bir noktanın üzerinde durmuş.

'Çocuğumuz bizi sinirlendirmek için' yapmıyor bunları. Çocuğumuz o sırada onun yaptığının neticesinde bizim sinirlenemeceğimizi öngöremez. O sadece bir şeyin olmasını istediğinde, bir şeyin yapılmasını istediğinde, henüz zaman kavramı olmadığından onun hemen olmasını ister. Veya bir şeye kızdıgında toplumda ogretilmiş davranıslar seklinde davranmayı bilmez. İşte burada devreye biz giriyoruz.

Mesela, çocugumuz elinden oyuncagı alındıgında, karsısındaki cocuga vurur, ısırır, bagırır, ve bunun neticesinde karsısındaki cocuk canı yandıgından elindeki oyuncagı bırakır. Sonuc, bizim cocugumuz, tepki gostermistir ve sonucta istedigini almıstır. Ama bunu yaparken karsıdakinin canını yaktıgını bilmez. İşte bizim ona bunu ogretmemiz gerekiyor. Onun ısırması, vurması sonucunda, karsıdaki cocugun canını yaktıgını bilmesi gerekiyor, yani bizim ona bunu ogretmemiz gerekiyor. Ogrensin diye ona vurarak, ısırarak değil tabi, biz ona bunu anlatacagız.

İlki korkuların oluşması. Bu dönem çocuklarında korkular oluşmaya başlıyormuş. Biz bunu bu aralar canlı olarak da yaşıyoruz. Mesela geçen hafta sonu tiyatroya gittik. Doruk cok eglendi, hatta bitince cıkmak istemedi. Ama sonra gece uykusunda agladı. Aynısını Nemo cizgi filminden sonra da yasamıstı. Günün özetini gece uyumadan önce yapar Doruk, babası yataga gotururken. Kendi kendine anlatıyor ne yaptı ne etti diye, biz orada da korktugunu pek anlayamamısız, gece uyanınca anlıyoruz korktugunu.

Gelelim ne yapmak gerektigine. Bu dönem çcocuklarda bir takım korkuların olması dogalmış. Uyku kısmında ise daha cok oluyormuş. Çocuklar bizlere göre daha derin uyuduklarından bizlerin gordugunden daha fazla kaus gorurlermiş. Bu dönem çocuklarının korkularıyla dalga gecmemek, onların korkularını kucumsememek gerekirmiş. Mesela cocuk canavardan mı korkuyor, kesinlikle canavar yok demek yerine, canavardan nasıl korunabilecegi ne dair yontemler daha işe yararmış. Gece uyumadan önce canavar avına cıkmak, yanına gece lambası koymak, kapısını acık bırakmak gibi yontemlerle cocugun ihtiyac anında yanında olmak gerkiyormus. Ve mumkunse yanınızda yatırmayın diyor. Eğer cok mecbursanız, korkuları gecene kadar kendi odasında siz de yanına koyacagınız bir yatakta veya sizin odanızda başka bir yatakta yatırın, ama yanınıza almayın diyor.

Kopekten mi korkuyor, sokakta kopek gorunce, kucagınıza alın, denizden sudan mı korkuyor, sokmayın suya, bir sonraki deniz sezonunda suya girsin diye onermiş kitap. Sokma konusunda ikna olmuyorsa sakın ısrarcı olmayın diyor.

Bir diğer bolum de, Paylaşmak.

Bu yaştaki çocuklar henüz paylaşmayı bilmediklerind en bunda biizm rol modeli olmamız gerekiyor. Çünkü çocuklar için onların herseyi sadece onlarındır, başkalarının her şeyi de onlarındır hatta Smiley

Çünkü cocuk bir oyuncagını başka bir arkadaşına verdiğinde onun sonsuza kadar gittiğini düşündüğünden vermek istemezmiş. Burada da çeşitli oyunlarla çocuğu alıştırmak gerekiyormuş. Mesela karşılıklı top oynamış, 'Top şimdi annede, top şimdi cocukta' gibi, verdiği şeyin daha sonra tekrar kendisine donecegini bilmesi acısından oyunlar oynayarak paylaşmayı ögretebilirmişiz.

Sinir krizleri konusunda ne yapılabilir konusunda bu kitabın ve okudugum diger tum kitapların soyledigi, ofke krizi patlamadan mudahale etmek Wink
Burada da cocugu tanıyıp, gozlemek cok onemli. Hangi durumlarda daha sık yasanıyor, uykusu varken mi, karnı acken mi, kalabalıkta mı, sıcakta mı falan filan... Bunları bilip, bunları önlemek o sinir krizlerini önlemekten daha kolay. Sinir krizinden sonraysa mudahale daha zor, ama kısaca ozetleyecek olursam;

Sen sakin olacaksın; boylelikle cocuk kontrolu kaybettiginde, annesinin sakin olup kontrolu elinde tuttugunu gordugunde daha kolay sakinleşebilir. Kesinlikle ona sesini duyurmak için yuksek sesle cevap verme, cunku bu onun sesini daha da fazla arttırmasından başka bir işe yaramazmış.

Çocugun duygularını kabul edip, dile getirmek; neden aglıyor, oyuncagı mı dustu, canı mı sıkıldı, canı mı yandı. Onun bulundugu durumu sesli ifade edip, mesela, 'Biliyorum canın sıkıldı TV acmak istiyorsun' seklinde onu anladıgımız belli etmemiz gerekiyormuş.

Onun aglayarak yapmak istedigini yapmamalıyız, mumkunse kriz gecirdigi ortamdan uzaklasabilirs iniz beraberce, markette mi, arka odada mı, degistirin orayı.

Kriz anlarında cocugun guvenligini de saglamak ayrıca onemli bir başka konu. Kendini etrafta yerlere atıyorsa cevreyi de o gozle taramamız gerekiyor mesela. Kafasını carpabilecegi keskn kose, sert bir sey var mı mesela diye.

Ayrıca cocugunuza arkadan onu sıkmayacak kadar sıkı ve sevgi dolu sarılıp kendini yerlere atmasını engellemek gerekiyormus.

Mesela ben, Doruk cok bagırıp agladıgı zamanlarda, onunla daha dusuk bir ses tonunda konusuyorum. Hatta bazen fısıldıyorum. Beni duyabilmek icin o da meraktan bagırmayı kesiyor bazen.
Bazen bu da işe yaramıyor, onu da alıp başka bir odaya geçiyorum, veya baloncukları cıkarıyorum ortaya, o da Doruk'u sakinlestiriyo r.

Dısarda kriz henuz yasamadık, alısveris merkezinde falan, o durumda olmak sinir bozucudur ama onda da buyuk ihtimalle oradan uzaklastırır, arabaya gotururum herhalde.

Ama onemli olan ve daha kolay olan, kriz ortaya cıkmadan engellemeye, krize yol acabilecek seyleri ortadan kaldırmaya calısmak diyor

Neyse ben biraz daha anlatırsam kitabın yazarları, kitap satışları azalıyor diye kızacak :) Herkese iyi okumalar

Bu aksam Süha gec gelecekti, biz Doruk'la yemegimizi yedikten sonra oyun oynarken birde kapı çaldı ve oğlumun teyzeleri bize süpriz yaptııııı :) Oğlum onlarla nasıl coştu anlatmak mümkün mü, neler yaptı onlara, nasıl kahkahalar attı, oynarken onlara şımarıklık yapacağım derken ter içinde kaldı :)
Biraz once onlari gönderdik ve oğlum nihayet az once uykuya daldı. Cok seviyorum ben bu adamı, nasıl bundan daha fazlası mümkün olur bilmiyorum ama hergün daha da artıyor