29 Ağustos 2009 Cumartesi

30 Agustos Zafer Bayramımız



Yine aksamdan bayragımızı astık,
Yarın sabah için yazımı yazmak icin blogumu actıgımda Feneralayi'na rasladim.
Seve seve gururla katiliyorum tabii ki...

Birşey demeye gerek varmı diyeceğim ama bizler birşey demedikçe, başkaları birşeyler diyor.
Çok uzatmadan şunları diyeyim bari;
Atam, inan senden ne zaman bahsetsem, gözlerim doluyor...
Ve bu hicbir zaman degismeyecek
Ne zaman sana saldırsalar küçük beyinleriyle, benim icim acıyacak...
Ama biz bu milleti kimseye bırakmayacağız...

26 Ağustos 2009 Çarşamba


Yine lokumdan uzak bir gece...
Yine iş için Bursa...
Artık öyle bir stres olmaya başladı ki, bir gece öncesi sanırım 2 saat uyuyabildim ancak...
Bugün 6. mıydı, 7.miydi hatırlamıyorum, birden fark ettim ne kadar hızlı konusuyorum artık...
Acaba bir an evvel soyleyeceklerimi anlatsam bir an evvel eve dönebilirim mi sandım...
Galiba Doruk'u pedagoga goturecegime kendimi birilerine götürmem gerekiyor...

25 Ağustos 2009 Salı

19 Mayıs Amasra - Safranbolu Keyfi

Ben galiba Amasra - Safranbolu seyahatimizden de dogru duzgun bahsedememiştim...
Önce Amasra'da 2 gece kalıp, oradan da Safranbolu'ya geçmiştik. Ama kesinlikle tam tersi yapılmalıymış...



Safranbolu'yu daha cok sevdigimden önce oradan bahsedeyim...
Gülevi'nde kaldık, bayıldım bayıldım bayıldım...
Safranbolu’yu ayaklarınızın altına sererek, huzur ve keyfi, Osmanlı sadeliğini ve asaletini günümüze taşıyan bir mekân Gülevi...
Keyif ve kaliteyi birinci planda tutarak butik otel olarak tasarlanmış..
Gül Hanım eski bir hostes, eşi İbrahim Bey ise mimar...
Burayı cok sevdikten sonra yerleşmeye karar verip, burayı yapmışlar...
Acaba ev çok güzeldi, o yüzden bu karı-kocaya bayıldım, yoksa bu karı-koca çok sevimli ve hoşsohbetti, o yüzden mi Gülevi'ne bayıldım, bilmiyorum :)

Odalar, özellikle televizyon ve mini bardan arındırılmış, ama illa da iş diyen misafirler için kablosuz adsl hizmetinin yanısıra, tam teşekküllü ofislerinden de yararlanabiliyorsunuz.



2 ayrı binadan olusuyordu, iki binanın ortasında cok keyifli bir bahce vardı ve kahvaltı icin diger binanin altındaki restorana geciyorsunuz.
Ben recel sevmemi ama bu çiftin hazırladıgı reçel gibisini simdiye kadar yememiştim :)
Kahvaltı yaparken agzınıza attıgınız her lokmada, daha da bir mutlu oluyor insan..
Biz mukellef bir kahvaltı ederken bizim yavru da kosturdu durdu.



Arada bizim yavru biraz TV'de seyretti, Gul Hanım ve Ibrahim Bey kucuk konukları da unutmayıp onlar icin cok guzel bir DVD arsivi olusturmuslar :)


Aksam uzeri, hukumet konagının oraya yuruduk, burada da Amasra'daki kadar olmasa da cok guzel bir gunbatımını seyrettik...


Gelelim Amasra'ya, yedik, içtik, sabah akşam :)
Bir tepeye cıkıp, bir seyler içtik, ama simdi adını hatırlayamadım :(


Ama ben galiba Amasra'daki kadar güzel bir günbatımını da daha önce görmemiştim...
Sırf bu günbatımı için bile gidilir Amasra'ya :)

30 Ay Pedagog Kontrolumuz

Hafta sonu pedagoga gittik...
Daha onceki pedagogumuzdan pek memnun kalmamistim, aslinda sevmedigim yani, pedagogtan daha cok evlilik danismani seklinde yaklasmasiydi...
Neyse bu yeni pedagogu bir arkadasimin tavsiyesiyle buldum...
Ama acikcasi bir suru sey daginik kaldi...
Belki ben orucluydum, kafam yerinde degildi, bilemiyorum...

Neyse oncelikli gidis amacim, 'Doruk yuvaya hazir mi?'

Doruk'un gelisimini oldukca iyi buldu, konusma ve konusulanlari anlama acisindan 3 yas olgunluguna ulasmis. Bezden de cikti, orada yaptigi bir kac basit uygulamada da yuvada sorun yasamaz dedi. Ama benim resim ve muzik sevmeyen ogluma orada bir cizgi cizdirmeyi basaramadi :( Doruk kesinlikle reddetti. Doruk hep bu sekilde gerci, cok iyi yapamadıgı seyleri yapmayı reddediyor ?!?!? Buna sebep ne diye sordugumda, cevabı havada kaldı acıkcası.

Ama yuvaya vermemi, eger evde bakıcı sorunumuz yoksa, su noktada pek tavsiye etmedi, yine diger butun doktorların dedigi sebeple, bu sezonda hastalıklar baslayacagı icin, baharı bekleyin dedi.
Ancak ondan sonra da bu olgunluktaki bir cocuk, kendi yasıtlarıyla bir araya gelmezse, gerileyebilir dedi ?!?!? Her gun cocuklarla bir araya getirin, top havuzlarına goturun, evde cocuk toplayın dedi. Hani hastalık ne oldu diye sorunca, cevabı yine havada kaldı ?!?!

Bir de 'simdi ben size, bu cocuk 3 yas olgunluguna gelmis deyince sizin hosunuza gidecek, ona surekli yukleme yapacaksınız, ama sakın yapmayın. Ozellikle anaokuluna basladıgında da ogretmenlerinin bu sekilde davranmamasına dikkat edin, yoksa cocugunuz kendini durdurabilir dedi'. Anaokullarında sizden ovgu almak icin, ona surekli daha ileri doneme atlayabilmesi icin yeni bilgiler yuklemeye calısacaklar, ama benim tavsiyem 6 yasına kadar asla bir cocuga surekli ders verir gibi, projeler yaptırılmaması. Yoksa cocuk kendini kapayabilir diye uyardı. Ama bu konusma da havada kaldı.

Diyorum ya, ya benim orucluyken kafam hic calısmıyor, ya da doktor hanım, bazxı seyleri tam acıklayamadı.

Vapur sefası


Haftasonu dedik ki, 'Hadi Doruk'u vapura bindirelim'
Atladık arabaya, ver elini Karakoy iskelesi... Arabayı park edip iskeleye gittik, ama kacırdık ilk vapuru, beklerken oradan cok guzel bir meyve tabagı yaptık, Doruk afiyetle yedi, hem orada, hem vapur keyfi sırasında...


Önce biraz dışarda oturduk, martıları seyretmeye, ama çok rüzgar olunca iceri girdik, tabii hemen çaylarımızı söyledik :)


Doruk koltukların tepesine geçti, o da küçük vapur oldu :)
Kollarını açıp sallandı durdu, 'Ben küçük vapurum' diye :)


Ne kadar eğlendigini anlatmaya gerek var mı :)


Daha sonra attık küçük bey pusetine, hadi Modern Sanat Müzesine gidelim dedik, yol üstünde Karaköy karakolu, güzel şehrimin her kösesinde ayrı bir güzellik oldugunu nasıl da cıkarıyor insanın karsısına :)
Çok seviyorum bu şehri, çokkkk

Modern Sanat'ta bir seyler yedik, Doruk ozellikle heykellere ilgi gösterdi :)
Hele ayagı takılıp duserken yumurtaların havaya uctugu cocuk heykelini cozmek icin epey ugrastı :)
Ama sonrasında ancak yarım saat dolastık...
Attık yine beyfendiyi pusete, otoğarka dogru yollanırken, bizim bey 5. dakikada uyudu :)

Alaçatı Kaçamağı...

Uzerinden 1 aydan uzun zaman geçti, aa fırsat bulup yazamadım bir turlu...
Alaçatı cok keyfiliydi, tadı damagımda kaldı...
Çılgın Çeşme gecelerini yaşamadık, biz içi geçmişler olarak ama deniz, ne diyebilirim ki, Ege denizi, dünyada üstüne tanımam, ne cok sıcak, ne cok soguk ...

Alaçatı'nın içinde Beyazhan'da kaldık, çok keyifliydi, gerçi yatmadan yatmaya gittik... Ama kahvaltı yaptıgınız avlu son derece huzurlu... Gerçi sabah erkenden kalkmazsanız, sonra sıcaktan dolayı durulacak gibi olmadıgını soylemisti pansiyon sahibi. Ama biz sanırım abartmısız erken kalkmayı, biz uyandıgımızda daha kahvaltı bile hazır degildi :)

2. gün denize Babylon'a gittik, deniz, Ayayorgi'ye göre daha keyifliydi kesinlikle...
Bence plajı da...
Hele bu midye dolmalar, hiç Istanbul'daki gibi degil, 50 tane yiyebilirim, pilav degil, gercekten midye yedigini hissediyorsun...

Birinde cay içtik, birinde içki içtik, birinde lafladık, sadece 2 günümüz olunca, sürekli gezdik :)


İşte burada kahve içtik, ama nasıl güzel bir sakızlı kahveydi... Arkadasımla, aksam üstü restauranta rezervasyon yaptırmaya gittiğimizde oturduk, bayıldık, sonra aksam yemek dönüşü kocalarımızla bir daha oturalım dedik, ama Alaçatı öyle kalabalık olmuşki, hele haftasonu akşamları çekilecek gibi değil, Eminönü Meydanı'ndan farkı kalmamış. Tavsiyem kahvenizi akşam üstü sakinken içmeniz...


İşte burada olaganustu bir aksam yemegi yedik... Ama hala tadı damağımda, o ahtapot ve kalamar ızgara, galiba şimdiye kadar yediklerimin içinde en güzeliydi. Yemekler olaganüstü, o yüzden en kısa sürede Anadolu Yakası'ndaki Maria'nin Bahçesi'ne gideceğim. Ancak o ambians, agacların icinde oyle güzel yerleştirmişler ki masaları, ağaçlarla sanki herkese özel localar gibi hissediyorsunuz. Dekorasyon, ortam şahane, tabaklar porselen desenli tabaklar, garsonlar gayet kibar, mezelere denecek laf yok... Ve sonunda gelen hesap, Istanbul'la hala kıyaslanamaz :)

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Trust me, I'm a pilot...

border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5373618825990977906" />
Once babayla Hazerfan'a gidilir...

Babanın arkadası kontenjanından ucaklara kıyın kıyın yanasılır...

İçerde ne var ne yok kontrol edilir...

Sevimli, uslu çocuk ayaklarıyla, babanın arkadasının gönlü kazanılır ve ucagın içine geçilir...

Ver elini gökyüzü...

Haftaya da broveyi alırım artık :)

21 Ağustos 2009 Cuma

Doruk 30 aylık


Su son bir ayda cok buyudu...
Artık oturup sohbet edebiliyor resmen benimle...
Daha onceleri isten eve telefon actıgımda, benimle hic konusmayan oglum, artık ne yaptı, ne etti anlatabiliyor...
Son zamanlarda sanki yemek sorunumuz da azaldı...
Hala krizler olmuyor degil, durup dururken, ama neyse ki cok uzun sürmüyor...
Gerçi çok daha şiddetli oluyor...
Kendi gücünü göstermek istiyor.
Bu arada boyu 94 cm, kilosu da 15 kiloya yaklasıyor...
Artık peynire basladık, aralarda ayran ve dondurma kacamagı da yapıyoruz...
Ama dedigim gibi, sanki bu ay daha bir büyüdü...
Konuşmaları çok mantıklı, fikir yürütüyor, çözüm sunuyor...
Hala tam bir lokum :)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kıskanıyorum...

Taaaaa dünyanın bir ucunda, 2 dünyalar güzeli kızını, kimseden yardım almadan tek başına büyüten, üstelik bunu son derece eğlenceli bir şekilde yapan, bunun yanında benim blogun ne olduguyla ilk defa tanışıp, hayranı oldugum, 2 cocuk büyütüp, böylesi güzel bir blog yaparken üstüne üstlük, bir de resim, heykel, el işi, dünya kadar işe vakit ayıran Nilüfer'i cok kıskanıyorum. Sayfasiyla ilk defa baby shower icin fikirler ararken tanismistim, o zamandan beri once 'Nilufer'in sekerleri', sonra 'Anneyiz.biz' ve nihayet simdi de 'Decaflatte'de okuyabiliyorum kendisini. Hala hevesle, vaktiyle bahsettigi kitaplarini bitirmesini bekliyorum. Ama bu blog şahane değil mi :)

Bir de Istanbul'da, 'Akilli Bebek' vasıtasıyla tanıştığım, ikizlerini yine tek başına, bir gün bile kimseden yardım almadan büyüten, onlari pırıl pırıl 2 afacan haline getiren Özlem'i kıskanıyorum. Çocuklarını büyütmek uğruna işini bırakmayı göze alan cesaretini kıskanıyorum.

Sonra cok guzel fotograflar ceken, yine el becerileri ve yaratıcılık konusunda kıskandığım Tugba var, kıvırcık saclı Defdef'in sayfasına girmek hergun mutlakalarımdan oldu artık :)

Ps: sabah sakin kafayla basladıgım bu post, yanlıslıkla bitmeden yayınlandı, simdi bu saate kadar is calisirken sırf ara vermek icin girdigimde gordum :( Artık bu kafayla ne yazdım onu bilmiyorum. Affola...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Doktor kontrolumuz


Bu gordugunuz yavru, aslında boyle kucuk gorunmekle birlikte son derece olgun bir yavru...
Salı günü, Süha işten izin aldı, Doruk'un gidilmesi gereken 3 doktor randevusu birikmişti...
Önce 2.5 yaşına geldiğinden doktorumuzun tavsiyesiyle göz kontrolu yapılmış...
Doktorlar ve hemşireler şaşırmış, bizimki karşısında formalı biri gördüğünde dünyadaki en sevimli ve uysal cocuk olabiliyor, doktor önlüğü de bunlara dahil :)
Doktorun her söylediği yönlendirmeyi harfiyen yapmış, makineye çenesini dayamış
Uzakta gördüklerini tek tek saymış.
Neyse ki gözler sağlam, 5 yaşına kadar bir daha kontrole gerek yokmuş.

Sonra alerji doktoruna geçmişler;
1 ay içinde kilo almış, boy uzamamış. Doktorumuz haftada max. 2 bardak olmak üzere ayrana izin vermiş. Zaditen 3 yasına kadar devam. KEci peyniri simdilik bir sorun yaratmamıs gorunuyormus. 1 ay sonra tekrar cagırmıs, ama bu sefre kan testlerini de istemis :( Iste Doruk'un karsısındaki uniformalı olmasına ragmen olgun olamadıgı tek yer :(

Oradan da Murat Enişte'sinin muayenesine geçmişler. Hemen iki randevu arasına girip, aşısını yapmışlar, ama babası o yogunlukta ne aşısı oldugunu bile soramamıs.

Her neyse her 2 doktorda da (3. doktor enişte olunca onu akraba ziyareti sayıyor Doruk) bütün söylenenleri harfiyen yerine getirmiş ve sonrasında da onlardan şekerini istemiş :(
Biliyor musunuz Doruk, şu lolipoplara doktorlar sayesinde alıştı. Bu doktorlar çocuk aglamasından başları şişitiğinden daha odaya girer girmez çocuk ellerine birer tane şeker tutusturuyorlar. Belki de Doruk bunu sadece doktor muayenesinde yiyebildiginden bu denli uslu duruyordur, ne dersiniz :)

Hızlı bir yolculuk....

Sabah erkenden ilk feribotla Bursa...
Tum gun musteri ziyaretleri...
Aksam 17:30 feribotuyla Bursa'dan Yenikapı...
Ölüyorum yorgunluktan...
Amaç haftaya 3 gece yerine 2 gecelik bir program yapmak...
Böylece yavrudan uzakta daha az geceler geçirmek...

Offf offf, su Bursa ofis bir otursa da bu kadar sık gitmek zorunda kalmasam...

Ama hayır, tükenmişlik muhabbeti yapmayacağım...
Şükür, şükür, şükür :)

11 Ağustos 2009 Salı

Haftasonundan devam...

Pazar gunu Ozlem'lerin bahcede cok keyifli bir mangal organizasyonuna davetliydik. Sagolsun Özlem yine döktürmüş, Kenan'da çok güzel mangal yapıp, bütün gün bizi beslediler :) Doruk ilk başlarda gayet iyiydi, çünkü uyusun diye 2 saat arabada dolastırmıstım onu. Uykusunu alınca yüzü bile gülüyordu, Banu'yla Engin epey şaşırdı hatta. Ama sonra bizimki yine başladı yapacaklarına. Aşağıda fotolardan da göreceğiniz şekilde, Çınar hariç herkesle bir vukuat yaşadı :( Hatta bir ara koptuk artık, sanırım 1 saat falan 'aaaaaaaaa' diye aglıyor, ama sırf beni sinirlendirmek için, bu sırada, kaydıraktan kayıyor, zıplama oyuncagında zıplıyor, bir kosede fındık yiyor, ama hep aynı ses, 'aaaaaaaaaaa' . Bir cocuk 1 saar boyunca nasıl bu sesi cıkarır merak edenler varsa Doruk'a sorabilir. Artık herkes Doruk'un taklidini yapmaya başladı.


Bizimki Ozlem'lerin bahceye girip, bunu gordugunde, nasıl sevindi anlatamam. Artık bir saniye yerinde duramayan bir cocuk oldugundan, boyle hoplama zıplama turunden oyuncaklara bayılıyor :) Tüm gün, bu oyuncagı en cok kullanan herhalde bizim yavru oldu :)Aralarda, Kerem girdi, cıktı, bir ara Tugim girdi, çıktı, en son da Batu abisi eşlik etti ona. Ama bizimki daimi elemandı :)


Bizim yavru, bir ara Özlem'lerin on kapının oradaki saksıların içindeki arılara takıldı, bu ara en buyuk meraklarından birisi, arıların poposundaki igne. Ona hep sakın arıları rahatsız etme, uzaktan seyret, eger ellersen, canları acır, ve belki popolarındaki igne yanlıslıkla eline carpar diyordum :) Boyle olunca onu merak etti, 10-15 dk kadar arının poposunda igne var mı, yok mu onu kontrol etti...


Sonra bir ara Oguzhan'da geldi yanına, Oguzhan artık süper konusuyor, yani al karsına, dunya sorunlarından bahset, o noktaya gelmiş. Bıcır bıcır, tam yemelik :)


Bizim beyfendinin en sevdiklerinden biri de bu sisme yunustu. Zaten yunus hastasıdır kendisi, ama sansa bakın ki, Azra'nin da en sevdiklerinden biri bu olunca, tabii aralarda cekismeler yasandı :) Neyse ki acık hava olunca birbirlerinden uzaklastırmak nispeten daha kolay oldu.


Azra ile Doruk'un bir diger kavga konusu da işte bir koltuktu :) Dısardayken bir ara yagmur yagınca, koltuk ıslandı, bu kadar erkek içinde tek kızımız Azra hanım, hemen eline mendilini alıp silmeye başladı tabii :) Bizim sıpa rahat bırakır mı, bırakmaz...
Tabii sonra da sen oturacaksın, ben oturacagım kavgası :)


En sonunda çözümü ikisini birden oturtmakta bulduk, hatta bir de Batu abileri geldi yanlarına :)


Ataberk'le tartısma konusu ise işte bu kamyonet :) Özlem, biliyor cocukların cekismelerini tabii ,dısarda hic oyuncak bırakmamıstı. Oguzhan gelirken yanında bu kamyoneti getirmiş, Ataberk hemen alıp oynamaya başladı. Bir süre sonra, bizimki, şimdi kime catabilirim diye bakarken, sanırım Ataberk'i gozune kestirdi, bu sefer de onun elinden almaya calıstı, ama cok ısrarcı olmadı bu konuda neyse ki..


Kerem'le olan durum ise, boya kalemleri konusuydu, ama bunu da digerlerine gore nispeten daha yumusak atlatabildik. Boya kalemleri cok olup her ikisinin de eline sıgmayınca birbirleriyle paylasmayı uygun buldular :)


Tugi'yle ilk catısmayı kaydırakta yasamıslardı, ikincisi ise, işte bu hamakta oldu :( Gerçi burada gozune saglam bir tekme yedi bizimki, tabii yine arkasından feryat figan.


Tabi hep sikayet olmaz, yine sık sık tartıssalar bile, en iyi oyun arkadası Azra oldu. Birbirlerine sarılıp opustuler once evde.


Sonra da fındık fıstıkla beslediler :)

İşte bir pazar günü de böyle geçti :)
Tekrar teşekkür ederim Özlemcim :)

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Haftasonundan...


Hafta sonu Ozlem'lerde davetliydik...
Devamı ASAP :)

7 Ağustos 2009 Cuma

Club Med Kemer Pamfilya

Haziran son hafta Kemer'de tatile gitmiştik, cok begenmistim, ancak gereke fotolar, gerekse yorumlar konusunda vakitsizlikten yazı yazamamistim. Şimdi tam tatil sezonu, birbirimizin begendigi yerler daha da onem kazanıyor diye, uzun uzun bahsedeyim :)


Bu sene tatile, kocamın isyerinden bir arkadasıyla beraber gittik, onlar her sene buraya gidip cok methedince, hic dusunmedik. Bizim icin oncelik denizdir. Deniz mutlaka güzel olmalı, sonra temizlik, yesil alan ve havanın cok bunaltıcı olmaması :)
Yukarda oglum arkadasıyla mutlu mutlu oynarken :)


Kumsalı oldukca genis ve ince kum, denizin ilk giris kısmı ufak tas, cok fazla sıg olmayan bir deniz. Hani boyle kum olur, cocuklar rahat rahat dolasır, gezer, o beklentide iseniz, sizi pek mutlu etmez. Ancak cakıllı olmasından dolayı, deniz cok berraktı. Kumsaldan girmek istemezseniz, tesisin 3 tane de iskelesi var, ama oradan girdiginizde derin tabii ki. Su sıcaklıgı gayet guzeldi, ne cok sıcak, ne cok soguk, girince serinleyebiliyorsunuz yani :) Ama usumuyorsunuz da :) Tam sevdigim gibi :)


Çocuklara yonelik cok fazla aktivite var. 2'ye ayırmıslar. 0-3 yas grubu icin Petit Club var, burası ucretli hafta icin 600 TL idi yanlıs hatırlamıyorsam, sabah 9-17 arası hizmet veriyor, aksam da 19-21 arası. Cok guzel, 5 veya 6 kisi var baslarında.
Oglen ve aksam yemeklerini yedirip, oglen uykusuna yatırıyorlardı. Uyku saatinden sonra havuza sokuyorlar. Aksam yemegini de bu yukarda gordugunuz yerde yediriyorlardı. Tek dezavantaj, dil. İngilizce bilen hic yok denebilir, hepsi fransızca konusuyor. Doruk o ucreti bastan odememize ragmen bir gun bile kalmadı orada bu arada :( Illa bizi istedi, biz de diger cocuklar huzursuzlanmasın diye, Doruk'la orada durmak istemedik, cunku bu sefer de digerleri anne-baba diye tutturuyordu.
3-7 yas grubu için ucretsiz ama yine aynı sekilde ozenli
Bir de galiba 7-12 yas icin genc klubu vardı.


Her taraf yemyesil, surekli sulama yapılıyor, etraf meyve (turuncgil) agacları, palmiye ve ciceklerle dolu. Her taraf cok temiz, inanın yerde tek cop bırakmıyorlar, personel cok guleryuzlu ve gercekten calıskandı.


Orada da kendine bir abi buldu tabii bizim Bey :) Ege Abisi ve Ayse ablası orada cok yardımcı oldular bize, ozellikle aksamları cocuk eglencelerinde hep kolladılar oglumu :)


Bizimki muzik caldıgında pek dans etmez ama bazen kendini kaptırıp cosuyordu o da :)


Burada artık dayanamayıp sahneye fırlamıs :) Ama artık kendisinin kız olmadıgının farkında, ne zaman kızlar erkekler ayrılsa, bizimki dogru tarafa dogru kosuyordu :)


Deniz dedigim gibi cok guzeldi, burada daha net gorebileceksiniz, yine canım cekti simdi :)


Alan oldukca geniş, ama odalardan gecip, once havuzdan geciyorsunuz, hemen kumsal sonrasında da. Havuzun etrafında barlar vardı. Bizimki cocuk barına gidip, kendi kendine sipariş bile veriyordu. Ama sipariş hey aynı ; 'Abicim, kırmızıdan alabilir miyim' :) Aynı benim gibi, hep aynı seyleri istiyor :) Tercihi icecek ve dondurmada kırmızı bu arada :)


Aksam ustu saat 5 cayı oluyordu, ve bizimki orada patates cipsiyle tanıstı. Yavru ilk defa gorunce ne oldugunu anlayana kadar etrafında dolandı, ama ne zaman bir tane agzına attı, sonra da gordugunuz gibi basından ayrılamadı. Nasıl seviyor bu cocuklar onlara zararlı seyleri ?!?! Tatilde diye, ne yemek istiyorsa yesin diye bıraktık biz de o 1 hafta boyunca acıkcası. Sosis, salam bile yedi. Hatta Buyumix falan bile :(


Yemek alanının hemen dibinde bir de kucuk park vardı, anne babalar rahat yesin, cocuklar da oynasın diye :) Once bizim bey yiyordu, sonra o oynarken biz yiyorduk yemegimizi :)


Etraf tamamen guvenli, cocuklar dusunulerek yapılmıs nerdeyse her sey, boyle olunca da surekli gozlemek kosuluyla rahat rahat dolanabiliyor. Tabii biz ilk aksam ufak bir kaza atladık. Doruk, kaydıraktan yuruyerek inmek isteyince burun ustu cakıldı ve burnu yara oldu. Neyse ki, iz kalmadı.



Club Med'in en sevdigim yerlerinden ve neden daha once bilmiyordum diye hayıflandıgım olayı iste bu yukardaki fotograf. Bir bebek kosesi vardı. Burada, her turlu ekipman, sadece haslama sebze ve etler, Milupa, sebze-meyve pureleri, bebek mamaları, ozel sutler, buzdolabında cocukların sevdigi buyumix daha dogrusu simdi adını hatırlayamadım. Doruk orada her gun sabah aksam yedi, tadını alınca, neyse ki eve gelince istemedi. Ama orada dolabın onunden onları almadan gecirmek mumkun degildi. Neyse uzatmayayım, kucuk bebegi olanlar giderken yanlarına hicbir sey almasalar da sorun degil. Ilk yıl tatilimizde yanımda tencere bile aldıgımı hatırladım da simdi :(



Yemekler ise, gercekten simdiye kadar hicbir yerde gormedigim kadar ozenli ve lezzetliydi. Mutlaka her gun farklı bir ulke mutfagı vardı, ama bunun yanında, her ogun ve her gun, mutlaka ızgara balık- ızgara et- pizza ve makarna koseleri sabit. Ama onun dısında, susi de yedik, Meksika'da yedik, Italyan, fransız, cin, turk. Gerçekten bu konuda cok özenliler. Ve cok temizler :)



Tatil koyu, hemen dagın eteginde konumlandıgı icin, cok sıcak olmuyormus hicbir zaman, etraf goz alabildigine yesil, agaclar surekli bakılıyor. Her gun bahcıvanlar, temizliyor etraflarındaki yaprakları.

Tesisin icinde, tenis, basket ve akla gelebilecek her spora yonelik alan mevcut. Ucretsi olarak ruzgar sorfu, kano vardı. Tek ucretli aktiviteler, icinde benzin kullanılan jetski, banana idi sanırım.

Şimdiye kadar gittiğim tatil koyleri acısından 8 verebilirim.
Puan kırma sebebim ise;
Denizim kum degil cakıl olması
Yavas yavas değil, birden derinleşmesi
Club odalarında balkon olmaması(sadece otel odalarında balkon var).
Çocuk klubunde Turkce konusan olmaması.