21 Şubat 2008 Perşembe

Dogum gunun kutlu olsun canım oglum


'Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmiş.
Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını...
Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye...
Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye.
Bir tanede elma şekeri yerleştirdim, içindeki çocuğu yeniden tadabil diye...
Güneşin batışını, billur suyun sesini, kırmızıyı gelinciklerin saflığını, taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım.
Ruhlarımız aç kalmasın diye...
Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür.
Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için....
Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye...
Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için, yarını beklemeyelim. Hemen şimdi bunu yapalım diye...
İçtenliği, umudu neşeyi, bağışlayıcılığı, özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım, "Ben" in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye...
Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yazıyor. Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla, ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin. Yaşamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl yaşamdan yalnızca almak, yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle "İnsan" ol. Unutma (!) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış, olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin. Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene...
Ve bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek...

Oğlum 1 yaşında

Az önce uyudu, ateşi akşam üzeri tekrar yükselmişti, ama sonra şurupla düştü neyseki... Bakalım yarın doktor ne diyecek, umarım sadece diştendir...

Geçen sene bu saatlerde öyle heyecanlı ve gergindim ki, şimdi hatırlıyorum da. Bir an evvel kucagıma almak icin oylesine hevesleniyordu m ki, bi yandan da neye benzeyecek merakı tabii ki Bir yandan da normal doğuma heveslenip, doktorun önerisiyle sezaryan yapacak olmanın verdiği sıkıntı vardı. Bütün gece sancım gelsin de sezaryandan önce doğurabilsem diye dua etmiştim. Şimdiki aklım olsa, kesinlikle doktora karşı çıkar, normal derdim ama neyse, kısmet oymuş. Bi yandan da annemle bogusuyordum, tuvalete girmeme bile musade etmiyordu neredeyse aman cocugu düsüreceksin diye

İşte öyle böyle o gecenin üstünden tam bir sene geçti, bana göre kısacık, çok hızlı bir seneydi, bu sürede oğlum gün be gün büyüdü. İlk gülmesi, ilk emeklemesi, ilk dönmesi derken bir sürü ilk yaşadık. Şimdi bizi en az ilk yıl kadar heyecanlı yeni bir yıl daha bekliyor...

Doruk 12 aylık

11 Şubat 2008 Pazartesi

İkea Bulusması

Pazar sabahı biz cok eglendik... Kısa bir özet yapacak olursak, Özlem, Zehra ve biz ilk katılımcılardandık, daha gittiğimizde İkea açılmamıştı bile. Ama ben özellikle erken cıktım ki, Doruk bari arabada uyusun, cunku sabah 1.5 saat uyumazsa huysuzlanıyor, gerçi 40 dakika uyudu, ilk başlarda biraz çekingendi ama sonra daha iyi oldu.



Neyse daha sonra Tugim ve Banu'larda katıldı. Batuhan kahvaltısını edip direk top havuzuna fırladı, buranın top havuzu Anadolu yakasındakinden biraz daha farklıymıs diye de cok mutluydu...

Hemen sonrasında da Didem ve Arda geldi. Bu arada Arda ve Tugi, bizim cocuklar kadar kocaman, bi de Selin üzülüyor, hala ek gıdaya baslamamıs diye, kardesim adam kocaman, aman nazar değmesin :)

Ben nedense fotograf makinesini Süha'ya vermemişim, kocacım Akıllı Bebek Anneleri arasında tek baba kalmış, tüm fotolarda. Haaaa tabi bir de pasta kestik, hazır bir sürü Akıllı bebek bir aradayken, şubat bebekleri çoğunlukta diye ama laf aramızda, hiçbiri üflemedi, pastayı da ben üfledim.